16 Kasım 2015 Pazartesi

Hermenötik ve niyetselcilik

Modern zamanlarda hermenötik, ilkin Kitab-ı Mukaddes yorumlamacılığında ortaya çıkan bir anlam ve metodoloji bilgisinden daha genel olarak tüm metinlerin ve hatta hayatın da nasıl yorumlanması gerektiğini araştıran felsefi bir yaklaşıma dönüşen bir disiplindir. Schleiermacher’den Dilthey’e modern çağın ilk hermenötikçilerinin temel sorununu doğa bilimleri karşısında beşeri bilimlerin kendilerine özgü araştırma metodolojisi ve ruhunun temellendirilme sorunuyla ilgili tartışmalar içinde görürüz.
Doğa bilimleri-beşeri bilimler arasındaki farkın bu iki disiplin topluluğunun araştırma konu ve nesnelerine yaklaşımındaki farkta yattığını savlayan yaklaşım Dilthey ve onun etkisindeki filozof ve beşeri bilimcilerde görülür. Almanya’da 1905’ler civarında yaşanan methodenstreit (yöntem tartışmaları) bu iki disiplinler topluluğu arasında “anlama ve açıklama” ikilisine dayalı bir farkı ortaya atar. Buna göre doğa bilimleri açıklamaya dayalı bilimlerken tarih ve diğer beşeri bilimler “anlama”ya dayalıdır.
Toplumların ve toplumsal değişimin, doğa bilimlerinde olduğu gibi belli “yasa”lar çerçevesinde açıklanabileceğini savunan yaklaşımlara karşı bilhassa Dilthey’in geliştirdiği anlamaya dayalı beşeri bilimler pratiği, toplumsal-manevi gerçekliğin mantıksal bir açıklamasından çok anlaşılabilir niteliklerine vurgu yapar.
Dilthey’in formüle ettiği lebensphilosophie (yaşam felsefesi) kendisinden sonra Heidegger, Gadamer ve Derrida aracılığıyla modern-postmodern felsefi tartışmalarda hermenötiği başat bir tema haline getirir.
20. yüzyıl felsefesinde felsefi hermenötik olarak bilinen yaklaşımın asıl temsilcisi görebileceğimiz Hans-Georg Gadamer’in yorumlama sorununa yaklaşımı metin ile okurun “ufuklarının kaynaşması” nosyonuna yaslanır. Bu nosyon aracılığıyla metnin anlamını yazarın “niyeti ve amacı”nda bulgulamaya gayret eden niyetselcilere karşı Gadamer, metnin anlamının metni okuyanın durduğu noktaya göre yorumlanabileceğini ileri sürer.
Modern felsefedeki hermenötik tartışmalarının Türk düşüncesinde 1990’lı yıllarda etkili olmaya başladığını söyleyebiliriz. Özellikle Doğan Özlem, Yasin Aktay, Erol Göka, Burhanettin Tatar isimlerinin çalışmalarıyla Türkçe’de de yaygınlık kazanan bu yaklaşım ilahiyattan sosyolojiye, kültür ve siyasetten bilime birçok farklı alanda tartışmaların temel ekseninin dönüştürülmesine de katkıda bulundu.
Yakup Kahraman, Modern Türk Düşüncesinde Hermenötik başlıklı kitabında felsefi hermenötik yaklaşımın anlaşılmasında yaygın olan klişeleri sorgulayarak, Türk düşüncesinin genel felsefî yönelimlerini de anlamlandırmayı kolaylaştıracak bir üslûpla, Osmanlı’dan günümüze Türk düşüncesinde felsefî hermenötik yönelimlerin deyim yerindeyse bir “şeceresini” çıkarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder