11 Eylül 2018 Salı

4 bin yıllık tepede 100 yıllık tarihin serencamı

Konya tarihi kent merkezi ile yönetim kurumları ve iş merkezleri eşliğinde geliş(tiril)en yeni merkez alanı arasında geçiş bölgesi niteliğindeki ortalama 20 metre yükseklikte, yaklaşık 9 hektar alanı kapsayan bir höyük Alaaddin Tepesi. Tepe ancak 1982 yılında “arkeolojik, tarihsel ve doğal sit alanı” olarak belirlenmiş.
1941'de Türk arkeolojisinin dev ismi Remzi Oğuz Arık'ın gerçekleştirdiği arkeolojik araştırmalarda, ince tabaka olarak tanımlanan tepe üst yüzeyinden yaklaşık 5 metre derinlikteki açmalarda 18. yüzyıla tarihlenen yapı kalıtları ve Türk–İslâm mezarlarından oluşan Osmanlı çağı yerleşme izleri bulunmuş.
Tepe yüzeyinden yaklaşık 5–8 metre derinlikte Selçuklu çağı yerleşim izleri, 8–12 metre arasında Bizans çağı, 12–15 metre arasında Roma ve Yunan çağına ilişkin yapı kalıntıları ve sur izleri belirlenmiş. 15–18 metre derinlikte ise Frig kültür çağına ilişkin seramik buluntuları elde edilmiş.
Bu tespitler, Alaaddin Tepesi’ndeki ilk insan yerleşmesinin ya da yerleşim kültürünün günümüzden dört binyıl öncesine dek uzandığını ortaya koyuyor elbette. Yani 4 bin yıllık bir tepe Alaeddin Tepesi.
Ancak Konya Belediyesi’nin 1946–1970 tarihleri arasında Alaaddin Tepesi ve çevresi üzerine odaklanan, orduevi, sinema, halkevi, evlendirme ve düğün salonu, çay bahçeleri, ağaçlandırma–sulama ve zemin tesviye projeleri, asfalt–bordür döşeli araç ve yaya yolları düzenlemeleri ile Alaaddin Tepesi çevresinde kent içi ring niteliğindeki araç yolu geçkisi gibi yoğun imar ve altyapı faaliyetlerinin varlığı bize 1941 yılında gerçekleştirilen arkeolojik araştırma sonuçlarının dikkate alınmadığını gösteriyor.
murat-guzel.png
Esasen tepedeki mimari eser ve arkeolojik kalıntılara ilişkin tahribat bu kadar geç bir döneme de rastlamaz. Daha 1907'de, yerel gazetelerden edindiğimiz bilgilere göre, dönemin Konya belediyesi tepeyi bahçe şeklinde düzenleme fikrine kapılmış, tepede buldukları tüm taşları bir taş ustasına (taş ustasının ismi de biliniyor!) parçalatmış ve Alaeddin Camii'ne en büyük hasarı vermiş. Neyse ki Konya Müze-i Humayun Müdürlüğü Payitaht'a belediyeyi şikayet edip bu işlemi Konya Valiliği aracılığıyla durdurmayı başarmış.
1930'lara kadar tepenin höyük değil, suni olarak yapıldığına ilişkin mitolojileri dikkate alan bir belediyemiz vardır. Tepe, Remzi Oğuz Arık'ın tüm karşı çıkmalarına rağmen ağaçlandırılmıştır sözgelimi. Tepeye orduevi kurma fikri de 1935'te gerçekleştirilmiştir. Mimar Şehabettin Uzluk'un imar planı tetkikleri de her nedense tepeyi tahribe yönelik gelişmiştir.
1907'de başaramadığını belediyemiz -kurumsal hafıza yoluyla sanırım- 1946-1970 arasında başarmıştır.
Geçtiğimiz günlerde tepeden kaldırılan orduevi de kaçak bir yapıdır. 27 Mayıs darbesinin bir ürünüdür. Yapımı esnasında rastlanan Selçuklu zahire depoları yok edilmiştir, bu depolardan çıkan tonozların akıbeti de belirsizdir.
Sözümona Kemalist darbenin bir eseridir o bina, ama Mustafa Kemal Atatürk'ün tepeye yaptırdığı orduevi binası ortadan kadırılarak yapılmıştır.
Alaeddin Tepesi'nin arkeolojik park yapılacağını söylüyor Tahir Başkan. Elbette bu fikri sonuna kadar destekliyoruz. Epey de geç kalınmış bir projedir bu ayrıca. Üzerine konuşmaya devam edeceğiz. Tepedeki tahribatı ayrıntılı olarak yazacağız.
Ancak bir öneri de getirmek istiyorum belediyemize: Şu Alaeddin Tepesi'nin 4 bin yıllık tarihini, bu konuda yapılmış-yazılmış tüm çalışmaları dikkate alarak şehrin hafızasına tekrar kazandırın!

Milli İrade, 1 Ocak 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder