16 Aralık 2018 Pazar

Kayıp bütünün peşinde: İlk Atlas üzerine

Cahit Koytak; İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu ile özetleyebileceğimiz 1960 kuşağı sonrası Türk şiirinin önemli isimlerinden biri. İlk basımı 1990’da yapılan İlk Atlas, 1970’lerde şiir yayınlamaya başlamış Cahit Koytak için biraz ‘gecikmiş’ bir ilk kitaptı. Bazı yeni şiirlerin eklenmesiyle ikinci baskısı da 2011 gibi yaklaşık 20 yıllık bir aradan sonra yapılmış bu ilk kitabın, üçüncü baskısı neyse ki bu kadar beklemedi. Vadi Yayınları’nın özenli basımıyla okurlarıyla tekrar buluşan kitabın her ne kadar modern Türk şiirinde bir ‘kırılma anı’na denk geldiğini düşünmüyorsak da, taşıdığı bazı nitelikler itibariyle önceki ve sonraki kuşaklar arasında neredeyse bir köprü vazifesi gördüğünü söyleyebiliriz.
Kitaptaki ilk ve erken tarihlerde yayınlanmış şiirlerin ‘dize tekrarları’na dayalı söyleyiş özelliklerinden ve okura aksettirdikleri sade lirizm ve söz gücünden herhangi bir taviz vermeden, kitaptaki semantik potansiyelin atan kalbini teşkil ettiğini düşündüğümüz ‘Nuh’a Gemi Resimleri’, ‘Huş Ağacı Hakkında Bilgi Topluyorum’ ve ‘Kısa Abbasi Tarihi’ gibi şiirlere yayılan kaplamlılık ve sorgulayıcılık, yazdığı her şeyi bir bütünün parçası olarak düşünen şairin sonraki verimlerinden bile çıta olarak daha üstte kalıyor. “Gençtim şiire hevesim vardı/Büyük sözlerden utanmıyordum henüz” dizeleriyle açılan ‘Nuh’a Gemi Resimleri’ adlı şiir ilk baskıda “Şimdi Kur’an’ı mı/yoksa Heidegger’i mi okumalı?” şeklinde ateşten bir çatal soruyla biterken ikinci ve üçüncü baskıda Gazze’ye yardım götürürken 2009’da İsrail’in uluslararası sulardaki baskınına uğrayan ‘Mavi Marmara’ gemisine ilişkin bir şiir parçasıyla kapanıyor. İlk baskıdaki ‘çatal soru’ ise bu baskıda görünmüyor. Acaba bu durum şairin gençken hevesli göründüğü büyük sözler ve sorulardan artık utandığını keşfetmesinin bir ürünü mü diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. 
ERKEN RÜZGARLAR
Yine ilk baskıdan farklı olarak şair, ‘Erken Rüzgarlar’ adıyla yepyeni bir bölüm ekliyor kitaba: Bu bölümde başlangıcı 1969’a dayanan şiirlerin 2018’e dek tamamlanmış hallerine yer veriliyor. Bu iki örneğin de gösterdiği üzere şair, kendi ruh macerası içinde adımladığı yolun da çetelesini şiirle tutuyor, hesabını şiirle görüyor. 1969 gibi çok erken bir tarihte başlanmış bir şiirin bitişinin 2018’e tarihlenmesi şairin sadece söz söyleme kudretine bel bağlamadığının da bir göstergesi. Söz söyleme kudretinin yanında işçiliği ve titizliği de ihmal etmiyor Koytak.
Kitabın ilk baskısından farklı olarak sonradan yazılmış şiirlere de yeni baskılarda uygun görülen bölümlerde yer verildiğini görüyoruz. Bu açıdan her ne kadar İlk Atlas’, adı üstünde Cahit Koytak’ın gündelik hayatlarımıza, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an-ı Kerim’e bolca telmihle hayatımızı yaşarken karşılaştığımız ya da karşılaşmamızın muhtemel olduğu kafa kurcalayıcı sırların, tuhaflıkların, mucizelerin ve trajedilerin ortaya çıkış anları ve yerlerine ilişkin bir ilk haritayı gözümüz önüne seriyorsa da, kitabın sonraki baskılarında aynı haritanın titizlikle tekrar ele alınıp aksayan, eksik kalmış coğrafyaların kelimeler marifetiyle tasvirinin düzeltilip tamamlanmasını temsil ettiğini söyleyebiliriz. İlk Atlas bu bakımdan her haliyle beşeri varoluşun devingenliğini bünyesinde taklit eden bir kitap. Gerek içerdiği şiirler gerekse bu şiirlerin kitabın tertibinde tuttuğu yerler, Cahit Koytak’ın her parçada bütünün işaretini bazen poetik, bazen hikemi, bazense doğrudan felsefi yollarla arayan tutumunu kuvvetlendiriyor. 
Koytak’ın işaretleri yorumlama tarzlarında telmih, imge, ironi, pastiş gibi söz sanatlarını kullanımı ve şiirlerinin tamamına yayılan lirizm okunurluluğu da artıran bir sonuç üretiyor. Şair aradığı bütünü, parçaları tek tek keşfedip yoklayarak, bir lego oyunu gibi yeni baştan kurma azmini ortaya koyuyor. 
Star-Kitap
https://www.star.com.tr/kitap/kayip-butunun-pesinde-ilk-atlas-uzerine-haber-1417255/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder