13 Şubat 2019 Çarşamba

İyileştirici bir yaşama çabası olarak felsefe

Antik Yunan felsefesinin en köklü ve en etkili akımlarından biri sayılabilir Stoacılık. Kıbrıslı Zenon tarafından Atina’da Stoa Poikile’de kurulmuş Stoacılığın en temel kaygısının insanın yaşama yolunun ne olması gerektiğine dair sorunun oluşturduğu söylenebilir. Stoacılara göre mutlu olabilmek için doğaya uygun yaşamak gerekir. Siyaset felsefesi bakımından da Stoacılar, bugün de hâlâ etkisini sürdüren bir düşünceyi, dünya vatandaşlığını savunurlar. İnsanın varlıkla ters düşmemesi gerektiğini savlayan Stoacılara göre, insan, hayatının ve kendisinin arzular, acılar ve korkular tarafından kontrol edilmesine izin vermemelidir. İçinde yaşadığımız dünyayı anlamak için aklımızı kullanmalı, varlığa (doğaya, evrene) uygun bir biçimde yaşamalı ve birlikte çalışarak başkalarına karşı dürüst ve adil olmalıyızdır.
Stoacılığın tarihsel ve felsefi olarak üç döneme ayrıldığını belirtebiliriz. İlk dönem Stoası’nda başta Kıbrıslı Zenon olmak üzere, Kleanthes, Tar-suslu Zeno, Tarsuslu Antipater isimleri ön plana çıkar. Bu dönemin ana düşüncesini ise insanın bağımsız/özgür bir varlık oluşu ve doğaya uygun yaşaması ön plana çıkarılır. Kıbrıslı Zenon’dan bir yüzyıl kadar sonra, erken Stoacılıktaki katı rasyonalizmin ve katı ahlaki tutumun yumuşamaya başlamasıyla başladığı belirtilebilecek orta dönem Stoa’sındaki etkili isimler ise Panaitios ve Poseidonios’tur. Türkçeye de birçok eserleri çevrilmiş Cicero, Seneca, Marcus Aurelius, Epiktetos gibi temsilcileri aracılığıyla bildiğimiz Roma Stoası iradeyi ve doğaya uygun yaşamayı hayatın merkezine yerleştirirler.
 Bir yaşama yolu 
Felsefeyi yalnızca birkaç kişinin özel ilgi alanı ya da geçmişe ait ilginç düşünceler yığını olarak görmeyen Stoacılar, onu bir yaşama yolu, yaşa-ma yollarını açan bir çaba olarak değerlendirdiler. Dolayısıyla Stoacılar için felsefe yaşamda uygulama imkanına kavuşan bir etkinliktir. Bir anlam-da Stoacılar için felsefe terapötik/iyileştirici bir yaşama çabasıdır.
Stoacılığın ‘akademik felsefe’ çevreleri tarafından çoğu kez ıskalandığını, onun hiçbir zaman akademik felsefe çevreleri içinde yer almadığını söylemek de mümkün: Stoacılığın çağdaş felsefe içindeki temsilcilerinin pozisyonları da bunu ortaya koyuyor. Bu temsilciler içinde isimleri sayılabi-lecek belli başlıları ise şunlar: M. Nussbaum, M. Piglucci, P. Hadot...
Yılda iki kez yayınlanan Özne dergisi Güz 2018 tarihli 29. kitabını Türkçede fazla ilgi görmediğini söyleyebileceğimiz Stoa felsefesini konu edi-nen yazılara ayırmış. Erken dönem Hırsitiyanlıktaki Stoacılığı ve Aziz Paul’ü irdeleyen Fatih Mehmet Berk’in yazısı ile erken dönem Stoa düşünce-sindeki Khora’yı ele alan Melike Molacı’nın yazısı dergide yer alan yazılar arasında hemence dikkat çeken yazılar. Ayrıca C. Cengiz Çevik’in Epikte-tos’tan yaptığı çeviri, Afşar Timuçin, Celal Gürbüz, Mustafa Ağaoğlu, Hatice Nur Erkızan, Mustafa Günay, Ali Timuçin, Mehmet Önal gibi isimler dosyaya katkı yapıyor. Dergide ayrıca dosya dışı yazılar da yer alıyor. H. Haluk Erdem’in geç dönem sofistlerinde iktidar ve güç düşüncesini tartışan makalesi ile Ahmet Umut Hacıfevzioğlu’nun Spinoza’nın düşünce ve ifade özgürlüğü kavrayışını ele alan yazıları bunlardan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder