28 Şubat 2019 Perşembe

‘Ümmü’d-dünya’nın dünü, bugünü, yarını

Yönünü Batı’ya döndürmüş, Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini minimalize etmiş ve idealler ile ufkunu Batı’yla sınırlandırmış bir Türki-ye’den, bölgesinde etkin ve aktif, başta Ortadoğu olmak üzere çevresindeki ülkelerle ilişkilerinde enerjik ve girişken bir Türki-ye’ye dönüşümü AK Parti’nin iktidarda bulunduğu 2002 sonrası süreçte yaşamıştık. Bu sürecin son 10 yılına damgasını vuran önemli dış politik olayların başında geliyordu Arap Baharı ve Arap Baharı’nın en önemli durağı ise Mısır’da 2011 Ocak ayında hareketleri sonucu gerçekleşen halk devrimdi. 2011 Ocak’ında gerçekleşen bu devrimden Temmuz 2013’teki askeri darbeye Mısır toplumunun ve siyaset kurumunun yapısında yaşanan sancıları anlama çabasının bir ürünü Gökhan Bozbaş’ın kitabı. Sö-zünü ettiğimiz iki buçuk yıllık süreçte Mısır’da iki referandum, bir başkanlık ve parlamento seçimi, askeri vesayet ve darbenin tecrübe edildiğine işaret eden Bozbaş tüm bu olayların ardışıklığını kavrayabilmek ve anlamlandırabilmek için Mısır devleti ve toplumunun sosyo-politik yapısını analiz ediyor.
 
Fikir hareketleri
 
Alfabenin ilk kez kullanıldığı, dünya tarihinde taştan binanın ilk kez yapıldığı ve geometride üçgenin ilk kez kullanıldığı ilk büyük medeniyetin coğrafyası olan Mısır’a Mısırlıların “ümmü’d-dünya” (dünyanın anası) dediğine işaret eden Bozbaş, Mısır’ın 19. yüz-yıl ila 20. yüzyıla sari modernleşme çabalarını Fransız işgali, Mehmet Ali Paşa, Krallık, Nasır, Sedat ve Mübarek dönemlerini ayrı ayrı ele alarak inceliyor. Bu incelemenin ardından Mısır’ın sosyopolitik yapısına yönelik analizinde ordu ve iş adamları gibi iktidar seçkinlerinden yargı, parlamento gibi baskı aygıtlarına Ezher, kilise ve medya gibi ideolojik aygıtlardan siyasal partiler, sendika-lar ve meslek odaları, sivil toplum, üniversiteler ve yeni medya başlıkları altında toparlayabileceğimiz toplumsal muhalefet odak-larına detaylı bir şekilde değinen Bozdaş, Mısır hakkında bildiklerimizi artırıyor. Bozbaş, Mısır’ın tüm tarihi boyunca merkezi otori-te olarak nitelendirilebilecek yönetici sınıfın en büyük zenginlik kaynağı olan toprağa sahip olup bunu toplumla paylaşmada sosyal adaleti de gözetmediğini, bunun da geçmişten günümüze Mısır’da sosyal adalet ve milli zenginliğin paylaşımında önemli sorunlar doğurduğunu ifade ediyor. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan Batılılaşma hareketleri neticesi oluşan Batıcı entelijansi-yanın ve onları baz alan yeni fikir hareketlerinin toprak sahipleri sınıfı içinde alan açarak devletin resmi ideolojisini inşa ettiğini ve böylelikle yönetici sınıf ile toplum arasındaki kopmayı derinleştirdiğini belirten Bozbaş, Mısır’daki modernleşme döneminde inşa edilen modern kurumların onların işlevlerinden haberdar olmayan geleneksel kitlelerce ya kullanılamadığını ya da yanlış tanımlandığını söylüyor. Bozbaş kitabında özellikle Devrim’den Darbe’ye giden iki buçuk yıllık süreçte kitlelerin elit sınıfların bir aracı kılındığını da değerlendirmelerine ekliyor. Bozbaş, Ortadoğu ülkeleri içinde Türkiye ile Mısır’ın Doğu Akdeniz havzasının kontrolünde etkili olduğuna işaret ederek Mısır toplumunu yakından tanımanın, bu toplumun iç dinamiklerine vakıf olmanın ve kültürel ilişkileri güçlendirmenin önemine de kitabında değiniyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder