8 Şubat 2019 Cuma

Vekalet savaşları ve devlet dışı silahlı aktörler

Arap Baharı’nın patlak vermesiyle çoğu etnik ve mezhep temelli olan Devlet Dışı Silahlı Aktör (DDSA) olarak adlandırılabilecek bir çok örgütün trajik yükselişi ve yayılışına tanıklık ettik. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgaliyle mezhep farklılığına yaslı bir renk kazanan Ortadoğu jeopolitiği DDSA’ların yayılması sonrası bölgeyi tüketen bir noktaya evrildi.
Özgürlük, eşitlik ve adalet talepleriyle başlayan Arap Baharı’nın Tunus dışındaki coğrafyalarda (sözgelimi Mısır’da darbe ile, Suriye’de iç savaş ile, Libya’da bitmek bilmeyen çatışma ortamıyla, Yemen’de Suudi Arabistan’ın askeri müdahalesiyle) akamete uğratılması hem öteden beri Ortado-ğu’da var olan etnik ve mezhep temelli fay hatlarını geri dönülmemecesine kırdı, hem de terörizmin nitelik ve nicelik bakımından dönüşmesine yol açtı.
Taşeron örgütler
Arap Baharı sonrası ortaya çıkan durumu ve DDSA olgusunu irdeleyen makalelerin derlenmesiyle oluşturulan Ortadoğu’da Devlet Dışı Silahlı Aktörler başlıklı kitaba yazdıkları kapsamlı giriş yazısında Murat Yeşiltaş ile Burhanettin Duran, bu olgunun Ortadoğu ve dünya siyasetinin en dikkat edilmesi gerekli ve tehlikeli gündem maddelerinden biri olduğunu dikkat çekiyor. Kitap, Arap Baharı’ndan önce de güvenlik problemlerine sebebiyet veren bu tür aktörlerin mevcudiyetine işaret ederek DDSA’ların, güçsüz devlet yapılarının bulunduğu, sosyo-ekonomik refah eksikliği veya güvensiz-lik, siyasal düzensizlik ve şiddetli anlaşmazlıkların olduğu bölgelerde ortaya çıktığını söylüyor.
Sistematik bir biçimde şiddet eylemleri gerçekleştirme kabiliyetini haiz silahlı kuruluşları adlandırmak üzere kullanılan DDSA’ların Ortadoğu’nun parçalanan jeopolitiğinde birçok vekalet savaşının da yürütücüsü olduğunu belirten Yeşiltaş ve Duran, kitaptaki makalelerde bu örgütlerin üç farklı seviyede ele alındığını belirtiyorlar: Coğrafi çevre/topraksal genişleme ve yönetme mantığı, örgütsel yapılanma mantığı ve düşünsel tercih-ler/kimlik/savaşma akaidi. DDSA’ları anlamak üzere kavramsal bir çerçeve oluşturmaya itina eden yazılarında Yeşiltaş ve Duran, bir DDSA’nın bir bölgede dini, etnik ve siyasi amaçlarına ulaşabilmek için çok güçlü şiddet içeren melez askeri taktiklere başvuran, hiyerarşik bir organizasyona sahip ve güçlü ideolojik bağlılıklar ile toplumsal rıza üretiminde kendine has yöntemleri ve stratejileri bulunan silahlı grup olarak tanımlanabileceğini ifade ediyorlar. Elbette DDSA dendiğinde terör örgütlerinden milislere, vekil güçlerden isyancılara birbirinden farklı sayabileceğimiz birçok grubu da kas-detmiş oluyoruz.
DEAŞ, Haşdi Şabi, Hizbullah, El Nusra, PYD-YPG, Husiler ve yabancı terörist savaşçılar gibi sık sık uluslararası haber bültenlerine eylemleriyle konu olan aktörlere ilişkin kapsamlı çözümlemelere yer veren kitapta bu grupların mahiyetleri, değişen rolleri ve bölgesel düzene yönelik ortaya çıkardıkları güvenlik riskleri ele alınarak egemenlik, jeopolitik, savaş, teknoloji, çatışma, terörizm, asimetrik savaş, düzensiz savaş, şehir savaşı vb. olgular-daki değişimler de irdeleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder