1 Şubat 2019 Cuma

Dedem Korkut'un boy boyladığı soy soyladığıdır, hânım hey!


1970'lerin sonuna dek Anadolu'daki birçok köy ve kasabada uzun kış geceleri yaşlıların çocuklara okuduğu, anlattığı masal, destanların menbaı; Oğuzların tarih sahnesine nasıl çıktıklarına ilişkin mitolojik, epik anlatıların, yani Oğuzname geleneğinin bilinen yedi anlatım şeklinden biri; Oğuz Kağan Destanı ile arasındaki irtibatların ortaya çıkarılmasına ilişkin birçok çalışma yapılan epik destanların kitabı; 11. yüzyıl ila 13. yüzyıllar arasında Anadolu'yu yurt tutmaya başlayan Müslüman Türklerin, Türkmen ve Oğuz boylarının, aşiretlerinin, oymaklarının kollektif bilinçdışına tanıklık eden, onların Anadolu öncesi gazavatlarının, gündelik yaşamlarının, duygu ve düşüncelerinin belgeye dökülmüş hali...

Dede Korkut Oğuznameleri'nin edebi değeri
Modern çağdaki Türkiyat araştırmalarının Korkut Atası sayabileceğimiz Fuat Köprülü'nün deyişiyle "Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız; Dede Korkut ağır basar." Nedir öyleyse Dede Korkut Oğuznameleri'nin esrarı peki? Müslümanlığı kabul etmiş Oğuzların 10.-11. yüzyıllarda Doğu Anadolu'da hem kendi aralarında hem henüz Müslüman olmamış Kıpçaklarla hem Trabzon Rumlarıyla hem de Kafkas Gürcüleriyle savaşlarından bize kesitler sunan bu 12 epik hikayenin 15. yüzyıl sonlarında Osmanlılar döneminde Erzurum'da kayda alındığı tahmin ediliyor. Eski nüshaları kayıp olan Dede Korkut Oğuznameleri'nin iki yazma nüshası olduğunu biliyoruz: Biri Vatikan'da, diğeri ise Dresden'de. (Yeri gelmişken, Türklerin en önemli milli destanlarından birini oluşturan bu epik hikayelerin yazmalarının kendi ellerinde değil de Avrupa'da bulunması da yaşadığımız o tarihsel kültürel inkırazın boyutlarını göstermesi bakımından ayrıca üzerinde durulması gerekli bir nokta olarak görünüyor bana.)
Muharrem Ergin, Orhan Şaik Gökyay gibi birçok araştırmacıya göre tarihi bir döneme ait yazılı bir eser olan Dede Korkut Oğuznameleri, sözlü edebiyattan yazılı edebiyata geçiş olarak da görülebilir öte yandan. Bununla birlikte Dede Korkut Oğuznameleri'nin sadece edebi-estetik bakımdan bir değer arz eden metinler toplamı olarak görülmesinin de eksik bir bakış olacağı söylenmelidir.

Dede Korkut'u okuma teknikleri
Dede Korkut Oğuznameleri'ne yönelik filolojik, mitolojik, psikanalitik birçok araştırma yapılabilir; başta Tepegöz, Boğaç Han, Sarı Donlu Selcen Hatun, Deli Dumrul, Basat, Beyrek, Salur Kazan, Banı Çiçek olmak üzere bu 12 epik hikayede bahsedilen kahramanlar ile Grek mitolojisindeki tiplemeler arasındaki benzerlik ve farklılıklar göz önünde tutularak da okunabilir bu Oğuznameler. Yahut Dede Korkut Oğuznameleri'nde aktarılan epik hikayelerin metin içi ilişkileri çözümlenebilir, sözgelimi nice kahramanın baş edemediği Tepegöz'ü niçin Basat'ın tepelemeyi başardığı sorulabilir. Bu soruya "Tepegöz mitik bir varlıktır, bir periden doğmuştur; onunla kahramanlar arasında da sadece Basat'ın mitik bir yanı vardır; Basat'ı çünkü bir aslan büyütmüştür" şeklinde cevaplar üretilebilir.

Dede Korkut kimdi?
İster filolojik, ister edebi, ister mitolojik, ister psikanalitik olsun bütün bu okuma şekillerinde gözden kaçırılmaması gerekli en temel konu bellidir. Bu epik hikayeleri okuyanların da en az onları yazıya geçiren kadar duyarlı ve Dede Korkut'a hürmetkâr olması beklenir. Kimdir bize "yom sunan" bu Dede Korkut? Kendi anlatımıyla "Bayat boyundan bir er... Oğuzun ol kişi temam bilicisi... Oğuz kavminin müşkilini hal eden, o her ne buyursa kabul olunan, sözünün tutulup tamama erdirildiği" ulu bir kişi. Boğaç Han hikayesinde gördüğümüz üzere üstün bir isimlendirme mercii, "yapa yapa yağsa da yaza kalmayan karlar" üzerine türlü hikmet söyleyen, her hikayenin sonunda çıkagelip aynı kalıplarda aynı mahiyette hükümler düzen, "soy soylayan, boy boylayan" bu ulu şahsın anlattığı topluluğun içinde mi dışında mı olduğunu bilmeyiz bile. O mudur bu hikayelerin anlatıcısı, eğer o ise niçin kendinden hep üçüncü şahıs kipinde bahseder? Sorular çoktur, sorulara verilebilecek cevaplar sorulardan daha çoktur, ama hepsinden daha çok olan bir şey daha var: Bu 12 hikayeyi her okumaya giriştiğinizde, hep kendi kendinizi bilmeye can attığınızı fark edersiniz. Beyrek'e "Sen seni bilirsin" diyen çobanların deyişidir dönüp kendinize söylediğiniz.

Gelsin öyleyse Dede Korkut, çalsın sazını, eydi versin okuyucu nam gazi erenlerin başlarına gelenleri:
"Kanı dedügüm yeg erenler
Dünya benüm deyenler
Ecel aldı, yer gizledi
Hangi dünya kime kaldı"

Cins, Ocak 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder