5 Mart 2022 Cumartesi

Sekülerleşme kavramı ve Müslüman toplum

 Türkiye'de gündelik hayatı sosyal bilimler diliyle açıklama çabasındaki birçok tefekkürün başvurduğu bazı vazgeçilmez kavramlar vardır. Bu kavramların delalet ettiği olgulardan uygulandıkları konulara analitik güçlerinin yetersiz, zayıf ve hatta yaşadığımız gerçekliği çarpıtıcı özellikler, bazı yan anlamlar taşıdığı da söylenebilir. Bu tür kavramların başında gelir sekülerleşme ve ondan genelde pek ayırt edilmeyen sekülerizm.

Yaşadığımız gerçekliği analiz etmede yetersiz kalışı bir yana, işin ilginç tarafı sekülerleşme kavramının da genelde hep yanlış içeriklendirildiğine, tutarlı bir tanıma bir türlü kavuşturulamadığına şahit oluruz bu tefekkür çabalarında. Bu kavramla ele almaya çalışılan "olgu"nun başka kavramlarla izah edilebilip edilemeyeceği de genelde hep meşkuk bırakılır ya da ele alınan konuyu izah etmemizde faydalı addedilebilecek başka kavramların üretilmesi mümkün görünmez nedense. O kavrama handiyse mahkûm ediliriz. Doğru ve tutarlı bir biçimde tanımlanıp tanımlanmaması da önemli değildir kavramı kullananlar açısından, yeter ki amaçladıkları hedefi ya da arzuladıkları siyasal etkiyi üretebilsinler.

Seküler sayılanın çoğu kez çağdaş, modern ve laik olanla karıştırıldığı ya da yaygın analizlerde bu dörtlünün her birinin rahatça diğerinin yerine ikame edildiği bir tefekkür biçiminin ve vasatın hakim olduğu tartışmalarda da Türkiye'deki sosyal bilimsel dilin paramparça, kolaylıkla tutarsızlaşan ve dağılan bir örgüyle meselelerimizi düşünmeye çalıştığı söylenebilir.

Sosyal bilimlerin meselelerimizi tartışmamızda bize yardımcı olmasını umduğumuz yerlerde Türkiye'deki yerleşik sosyal bilimsel pratiğin kavramsal, siyasal ve gramatik sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalışımız; sekülerleşme gibi zaten birbirine zıt birçok tanımlamaya maruz kalan, çok parçalı, açıklanması gerekeni çıkış noktası edinen, bu yüzden ne olduğu tam olarak ortaya konamayan kavramları da kullanmayı ihtar eden Avrupamerkezci bir perspektifin güdümünde kendi anlatılarımıza bir alan açma çabasının yetersizliğini gösteriyor.

Kavramlar ve sahipleri

Sekülerleşme kavramının Türk sosyal bilimler geleneğinde kullanımın taşıdığı problemler bir yana, bizatihi bu sosyal bilimsel düşüncelerin özünde Avrupai sayabileceğimiz bir perspektifle Türkiye'de yaşanan gerçeklikleri, siyasal, sosyal, kültürel, bilimsel vb. süreçleri açıklamada düştüğü yetersizlikleri de ortaya çıkarmak bakımından değerli kılınabilecek bir noktayı işaret ediyor Tezkire'nin 77. sayısı. Kendi meselelerimizi başkalarının kendi meselelerini tartışırken kullandıkları bir dille tartışmanın işlevsizliğini gösteren bir perspektifi araştırıp geliştirmemiz gerektiğini düşündüren bir arayışla hazırlanan dergide yeni bir dil ve gramerle Türkiye'deki gündelik hayatın izah edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Dosyayı oluşturan araştırma makaleleri Mustafa Kemal Şan, Hüseyin Tutar, Peter L. Berger, Büşra Nur Topal, Yasin Yılmaz, Şükrü Macun ve Gamze Şenyayla'ya ait. Bu makalelerde sekülerleşme karşısında Türkiye gerçeğinden, Amerikan üniversitesinin ruhuna, dijital kiliselerden muhafazakâr tüketim reklamlarına kadar birçok frklı konu ele alınıyor. Prof. Dr. Yasin Aktay sekülerizmin Batılı bir anlatı olduğunu vurguladığı makalesinde onun evrensellik iddiasını ele alırken Mazhar Bağlı, Necdet Subaşı, Kamil Ergenç ve Şevki Bakırcı da gündem yazılarıyla "sekülerlik, sekülerizm" konusunda okuyucularla hasbihal ediyor. Dergide ayrıca merhum Maşallah Nar'ın Arap Baharı'nın 10. Yıldönümü üzerine Salman Sayyid'le yaptığı bir röportaja da yer verilmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder