13 Mart 2016 Pazar

Anadolu’da kalenderiler

Önce kısa bir dilbilgisi ve etimoloji etüdü: Kalender kelimesine TDK’nın uygun bulduğu karşılıklar şunlar: Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, alçak gönüllü kimse, ehlidil, rint; özensiz giyinmiş, kılıksız kimse. Kelime Türkçe’ye Farsça’dan gelmiş. Kelimenin Farsça’da “iri yarı, kaba” anlamındaki “kalanter” (Türkçede kalantor) ya da Farsça kalan kelimesiyle ender ekinden oluştuğu ve “ağır yük taşıyan, ağır yük altına girmiş bulunan” manasına geldiği yahut Arapça ekall kelimesiyle Farsça ender ekinden teşekkül ettiği ve “az, önemsiz” anlamında kullanıldığı kaydedilir. “Zengin, şık” anlamındaki “kalantor” kelimesinin Türkçe’ye batı dillerinden geçtiği göz önüne alınırsa etimolojik köken ve anlam arayışı açısından kafamızın iyice karışacağı muhakkaktır. Ama işin doğrusu hem kalantorun hem kalenderin aslının Sanskritçe Kalandara (kanun, nizam dışı, düzeni bozan) kelimesiyle bir ilişkisinin var olduğu da düşünülebilir.
Moğolların 1243 sonrası Anadolu’yu işgalleri esnasında Anadolu’nun dini ve kültürel zümreler bakımından epey zengin olduğu görülür. O dönem Anadolu’da var olan bu zümreler arasında şunları zikredebiliriz: Ahiler, Cavlakiler, Haydariler, Mevleviler, Babailer, Bektaşiler, Şemsiler, Evhadiler, Rufailer, Ekberiler, Kübreviler. Cavlakilik ve Haydarilik Kalenderiliğin iki farklı koludur. Ahilik, Bektaşilik, Ekberilik, Mevlevilik Anadolu’da ortaya çıkan dini zümrelerken Kalenderiliğin kök itibariyle Anadolu dışında olduğu söylenebilir. Cavlakiliğin kurucusu Cemalüddin Savi’dir. Menakıbnamesine göre Osman-ı Rumi adında Beyazıd-ı Bestami’nin müridi bir zattan tasavvufi terbiye alan Cemalüddin Savi Şam’da iken Celâl-i Dergezini, Ömer-i Girihi ve Şirazlı bir çocuk olan Garubed ona intisap eder. Ayrıca bir süre sonra da Cemalüddin Savi’nin dört müridi ve halifesi daha olur: Muhammed-i Belhi, Ebubekir Niksari, Muhammed-i Kürd ve Şems-i Kürd adında dört kişi onlara katılır. Bu dört kişiden son ikisi Mazdek dininden olup, bir süre sonra ölürler. Mervidir ki diğerleri de peyderpey ölür ve Ömer-i Girihi ile Ebubekir Niksari birlikte Konya’ya gelir ve yerleşirler. Tarih 1205’tir.
Herhangi bir kişinin Cemalüddin Savi’nin kurduğu Cavlakiliğe bağlı olduğunun temel göstergesi çardarb oluştur. Yani, baş, kaş, bıyık ve sakalın tıraşlı oluşudur. Savi çardarb oluşunu, rüyasında bir gece Hz. Peygamber’in bir bakışı ile vücudundaki bütün kılların dökülmesine bağlar. İbn Batuta ise bize daha farklı bir rivayet sunar: Savi gençliğinde çok yakışıklı ve aynı zamanda dindar bir kişidir. Bir kadın ona aşık olur ve kendisini elde etmek için bir hileyle onu evine getirir. Savi kadından kurtulmak için başını, kaşını, bıyığını ve sakalını usturayla kazır; aşığı da onu bu kılıkta görünce evden kovar.
Biz Ebubekir Niksari ile Ömer-i Girihi’ye dönelim. 1205’ten Moğol istilasına dek Cavlakiler Konya’da pek gündeme gelen tipler arasında sayılmaz. Muhtemeldir ki Konya’nın kozmopolit başkentliğinin sağladığı kültürel müsamaha ve iklim sayesinde etliye sütlüye dokunmadan tarikatlarını yaymaya çabalamışlardır. 1243’te yaşanan Kösedağ yenilgisi ve akabindeki Moğol idaresi esnasında Konya kamuoyunun bir numaralı tartışma konusu haline dönüşür kalenderi dervişler ve dolayısıyla Cavlakiler. Şems-i Tebrizi’nin kalenderi bir derviş olduğu iddiaları da gündeme gelir gerçi, lakin Konya ahalisinin Mevlana’yı Şems dolayısıyla eleştirmesinin ilk sebebi elbette başkadır: Horasanlıların Şems gibi bir Tebrizli’yle ne işi olabilir? Belki de bundan dolayı, Gölpınarlı , Şems’in gittiği yerlerde kalenderi zaviyelerine uğramaya itina gösteren, sema yapan, kalendermeşrep bir sufi olduğunu kabul etmekle birlikte gezgin Kalenderîler gibi dilenmediğini, esrar içme âdetinin bulunmadığını, çardarb yapmadığını, bu sebeple onun için “melameti” nitelemesinin daha uygun sayılacağını ifade eder. Ahmet Yaşar Ocak hoca da Şems’i Cavlaki ve Babailer’den farklı olarak bir şekilde ilim tahsil etmiş, vahdet-i vücud neşvesine sahip, Fahreddin Iraki ve Evhadüddin Kirmani ile birlikte yüksek zümre Kalenderiliğinin Anadolu’daki başlıca mümessillerinden sayar. Mikail Bayram hoca ise Şems’in Cavlaki şeyhi olduğunu, Ebubekir Niksari’yi bu yolda halife tayin ettiğini, Cavlakiyye’nin kurucusu Şeyh Cemalüddin Savi ve arkadaşları ile daha önceden irtibatı bulunduğu için Konya’dan ilk ayrılışında Şam’daki Cavlakiler’in yanına gittiğini iddia eder.
Bu tartışmaları bir yana bırakarak Moğollar ile Kalenderilerin son derece içli dışlı olduğunu vurgulamakla yetinelim. 1256’da Konya’yı kuşatan Baycu Noyan’ı destekleyenlerin kuzeyde sur dışında mukim Kalenderiler olduğunu, halen bu bölgedeki mahallenin Kalenderhane mahallesi olarak kaydedildiğini de işaret edelim. Bu yazımızı 13. yüzyıl sonu ile 14. yüzyıl başlarındaki Anadolu’da Kalenderilik konusuna bir girizgah olarak kabul edin. İnşallah konumuzu devam ettireceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder