8 Mart 2016 Salı

Yeni bir tarih yorumu oluşturulmalı

Türk düşüncesinde din ve siyaset arasındaki ilişkiler sorununun, halen ana tartışma eksenlerinden birini işaret etmeyi sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Bu eksende sık sık kimlik ve tarih konularının da gündeme geldiğini, Türk toplumunun nasıl bir kimlik örgüsü etrafında anlaşılması gerektiğine dair tartışmaların yürütüldüğünü görürüz. İtikadi meselelerden güncel sorunlara kadar geniş bir yelpazede yürütülen bu tartışmalar esnasında İslami terör, cihatçı gruplar, siyasal farklılaşmalar, din ve siyaset hakkındaki yeni red ve kabuller de konu edilir.
Şair-yazar Murat Küçükçifci’nin 2009 ila 2015 yılları arasında Fayrap dergisinde yazdığı yazıların bir araya getirilmesiyle oluşturduğu kitabı Tarih Kimlik ve Hanefilik, Mehmed Akif, Said Halim Paşa, Ahmet Hamdi Akseki, Yusuf Ziya Yörükan, İsmail Hakkı İzmirli, Erol Güngör gibi isimler çerçevesinde Ehl-i Sünnet, Hanefilik, devlet, halkçılık vb. kavramları yeniden düşünmeyi öneriyor.
Muhafazakar sanat tartışmasından İslamcılığın öldüğünü öne süren yaklaşımlara kadar, güncel tartışma konularını gözeten bakış açısıyla Küçükçifci, Sünnilik ile devletçiliği özdeşleyen anlayışları da eleştiriyor. Türklerin İslam’a Hanefilik ve tasavvuf yoluyla girdiğini işaret ederek modern zamanlarda Sünnilik ile uysallık anlamındaki devletçiliği bir tutan, tarihteki Babai ve Celali isyanlarını da gayrısünni unsurlarla açıklama cihetine giden yaklaşımların gerek bu isyanlardaki siyasi-sosyal bağlam ve motivasyonları göz ardı ettiğini gerekse ispatlanması gereken varsayımlarını doğru kabul ederek tarihteki olayları anlamaya çalıştıklarını belirtiyor.
Siyasi olanı tanıma
Halkın kimliğini devletin kimliğine göre değil, aksine devletin kimliğini genelde halkın tercihlerine göre oluşturduğuna dikkat çeken Küçükçifci, Türk tarih yazımına egemen birçok şarkiyatçı hurafenin bulunduğunu göstererek yeni bir tarih yorumu oluşturmanın önemine değiniyor.
Hanefi zihniyetin siyasi olanı tanıma ve ona yer açmada son derece mahir olduğunu ileri süren Küçükçifci, ortodoksi-heterodoksi şeklinde kurgulanan ve Anadolu’nun kültürel-siyasal tarihine teşmil edilen yaklaşımların ifadesinde de Meşrutiyet milliyetçiliğinin etkisi olduğunu vurguluyor.
İslamcılığın öldüğünü ileri sürenlere karşı da Küçükçifci, İslamcılığın doğuşunu hazırlayan şartlarla kelamın doğuşunu hazırlayan şartlar arasındaki ortaklıklara dikkat çekerek bu düşüncenin en önemli veçhesinin tıpkı “kelam”da olduğu gibi “cevap verme” şeklinde özetlenebileceğini söylüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder