12 Mayıs 2017 Cuma

Şehir bilgimizin yetersizliği

Mevlana Müzesi Gül Bahçesi’ne ek bina yapılması girişimine ilişkin yetkililerin yaptığı açıklamalar kuşkularımızı gidermekten çok artıran yanlar barındırıyor. Bunda elbette en büyük kabahat bu konularda yol gösterici olması beklenen Kültür Varlıkları Bölge Kurulu’na ait. Ama aşağıda anlatacağım gibi onlardan pek bir şey beklememeyi doğrusu ben geç olsa da öğrenmiştim.
Hatırlanacaktır, 2008’deki Zindankale Katlı Otoparkı esnasında ortaya çıkan Zindankale temelleri dolayısıyla Konya şehir içi SİT alanını yukarıda bahsettiğimiz kurul ancak o zaman Konya iç surlarının içiyle sınırlamaktan vazgeçip, dış surların iç kısmına kadar genişletmeyi akledebilmişti. Yani tarih kitaplarını bile okumayan bir kurulla baş başaydık.
Bunun bir benzerini de Müze-i Humayun Konya Şubesi’nin Karma Ortaokulu’ndaki yerinin değiştirilerek restore edilmesi olayında yaşamıştık.  Müze-i Humayun’un elde hazır kitabelerine rağmen Kurul, binanın yapım tarihini ne akla hizmetse 1901 olarak işaretlemişti. Oysa hem var olan kitabeden hem de dönemin Maarif İl Müdürü Azmi beyin İstanbul’a gönderdiği telgrafın tarihinden bilmekteydik ki Müze-i Humayun Konya Şubesi’nin açılışı 10 Aralık 1899’du. Bu ve buna benzer daha birçok falsosu vardı Bölge Kurulu’nun. Belki de bilgisizliklerinden değil, baskı altında olmaları dolayısıyla bu tür yanlışların altına imza atıyordu kurulun üyeleri, bilemiyoruz artık.
Yine sözgelimi sonradan Kılıçarslan Meydanı olarak düzenlenen alanla ilgili olarak orada bir yer altı otobüs garajı yapma düşüncesi izhar edilince uyarılarımızı dile getirmiş, bölgenin Selçuklu Sultan ailelerinin mezarlığı olduğunu, bölgede bulunan Süt Tekkesi’nin de II. İzzeddin Keykavus’un kızı Fatma Hatun’a nispet edildiğini söylemiştik. Ayrıca 1960’larda o bölgeye Adliye Sarayı yapılırken bu mezarlıktan çıkan taşların Sille’ye kamyonlarla taşınıp atıldığını gören İzzet Koyunoğlu’nun bu taşlardan bazılarını kurtardığını ve Koyunoğlu Müzesi’ndeki mezar taşlarından bazılarının bu bölgeden açığa çıkanlar olduğunu da sözlü tarih bilgisi olarak yetkililere iletmiştik. Neticede yetkililer bu uyarılar neticesinde ve ayrıca bölgede yapılan teknik yüzey çalışmalarıyla oraya yer altı otobüs garajı kurmaktan vazgeçmiş, doğruyu yapmıştı. Gerek Ak Camii yanında, gerekse alanın hemen kuzeyinde kalan bölgede çıkan tarihi kalıntılar da uyarılarımızın yerindeliğini ispatlayan bulgulardı.
Bütün bu hatırlatmaların ardından Mevlana Müzesi’nde yaşanan son olaya dönelim. Mevlana Müzesi sit alanı mı? Evet. Peki, sit alanında herhangi bir teknik inceleme ya da arkeolojik kazı yapmadan direkt kepçelerle hafriyat yapılır mı? Bu doğru mudur? Buna hangi akıl ve izan, izin verebilir? Kurul üyeleri böyle bir izni vermeyi kendilerine nasıl uygun gördüler? Bilgi yetersizliği mi, ihtiyatsızlık mı, cüret mi? Nedir bunun sebebi? Bilmiyoruz ve doğrusu hayretler içindeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder