6 Mayıs 2017 Cumartesi

Mevlana Müzesi meselesi...

Sadece Ocak ayından beri üstünde durduğumuz bir konu değildi Mevlana Müzesi’ne ek bina yapılması.
2009 yılından beri ısrarcı bir biçimde takip ettiğimiz bir konuydu.
Geçen yıl Mevlana Müzesi duvarlarının yıkılmasının düşünüldüğünü öğrendiğimde de yaşadığım bir şoktu netice itibariyle.
Bu meselenin peşine düşmüş, aralarında etkili ve yetkili siyasilerin de yer aldığı birçok kişi “o düşünce faaliyete geçmeyecek, bölge kurulunun kararını yüksek kurul iptal etti, bakan beyle belediye başkanının görüşmesinde ben de vardım” deyişlerine bile aldırmadan meseleyi araştırmış ve Ocak ayında Mevlana Müzesi duvarlarının ek bina sebebiyle yıkılacağı haberini Konya Postası okurlarına duyurmuştuk.
O dönem kulakları üstüne yatan, yazdığımız haberi ciddiye almayan sözümona Konya kültür efkarı söylenen gerçekleşince yine sözümona patırtıyı kopardı.
Elbette Gülbahçesi’nin kazılması, Mevlana Müzesi bahçesine kepçelerin sokulması, alandaki mezarların hercümerç edilerek kemiklerin gün yüzüne çıkarılması…  Bunların hiçbirini bizim tasvip etmemiz mümkün değil.
Ama artık olan olmuş, bundan sonra bir hal çaresi aranmalı değil mi? Amaç üzüm yemekse öyle, bağcı dövmekse, tamam, patırtıyı sürdürelim. Belki anlı şanlı, sözümona aydın tarihçilerin de gözüne gireriz.
Fakat kazın ayağı öyle değil. 1970’li yıllarda Konya’da kurulan bir taş atölyesinde işlenen malzemeyle çevresi valilikçe bu duvarlarla örülmüştü Mevlana Müzesi’nin. Bu duvarların yıkılmasına şiddetle karşı olduğumu tekrarlayarak ifade edeyim ki şu an müzenin kuzey kısmında bir “ceset” duruyor. Ve o cesedin usule uygun olarak toprağa verilmesi, o cenazenin kaldırılması gerekiyor.
Önceki gün o “cenaze” işlemlerini hızlandırabilmek için AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman’la görüştü. Önümüzdeki hafta da İl Kültür Müdürlüğü aracılığıyla belediye yetkilileri Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla meseleyi detaylıca görüşecek ve proje revizyonunu hızlı bir şekilde tamamlamaya çalışacaklar.
Peki niye?
Şundan: Konya’nın mevcut tek markası Mevlana ve müzesi…
Başka bir markamız var mı turizm açısından?
Yemek kültürümüz, yerel gelenek ve göreneklerimiz vesaireler diyeceksiniz. El Hak doğrudur, bunlar vardır da ancak marka değerine katkı yapan yan unsurlar olarak bir işe yarayabilirler.
Bir gün birileri başka bir şeyi araya karıştırmadan, sırf etliekmek, furun kebabı falan yemek için gelirlerse Konya’ya, o zaman eyvallah.
Ama şimdilerde sadece Mevlana Müzesi’ni gezebilmek için Konya’ya gelen o kadar çok kişi var ki!
Sadece o kişilerin varlığına saygı duymak bile bu şehri iyi yönetmek için gerekli bir şarttır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder