5 Şubat 2016 Cuma

Dünyayı ancak mutlu olarak değiştirebiliriz

Felsefe ile niçin uğraşırız ya da niçin felsefe yapılır? Bu sorunun cevabı esasen Platon’dan beri hep aynı şekilde verilegelmiştir: Felsefe gerçek mutluluğu kazanma sanatıdır. Her felsefe bu açıdan ya mutluluk metafiziğidir ya da bir saat bile uğraşmaya değmez.
Felsefe arzusunun hemen her zaman daha iyi bir dünya tasavvuruyla baş başa olduğunu ifade eden çağdaş Fransız filozof Alain Badiou, günümüz felsefesinin savunmaya çekilmiş bir felsefe olduğunu ileri sürerek felsefi arzunun son derece geniş anlamıyla ve ilk elde bir “başkaldırma arzusu” olduğunu ve bu arzunun tatminden oluşan mutluluk görünümünden tamamen farklı bir gerçek mutluluğa yöneldiğini söylüyor. Ancak felsefenin dünyanın adaletsizliğine baş kaldırısını bir mantıksal örgü çerçevesinde ifade ettiğini de ekliyor.
Felsefi arzunun dört bileşeni
Mallarme’ın “Her düşünce bir zar atımıdır” aforizmasından yola çıkan Badiou, felsefenin temel arzusunun evrenseli/tümeli düşünmek ve değiştirmek olduğunu, çünkü evrensel olmayan, diğer insanlar tarafından paylaşılma imkanını dışlayan bir mutluluğun gerçek mutluluk olamayacağını savlıyor. Ancak bu felsefi arzunun illa zorunlulukla ortaya çıkmayabileceğine, onun tehlikeli bir angajman olarak kavranabilecek bir hareket içinde ortaya çıktığını ve bu bakımdan risk boyutu içerdiğini de ileri sürüyor.
Felsefi arzunun dört bileşenini “başkaldırı, mantık, evrensellik ve risk” olarak belirleyen Badiou, bu haliyle felsefi arzuya çağdaş dünya içinde baskı uygulayan dört engelin odluğunu savlıyor: Her şeyden önce çağdaş dünya kendi içsel, derinden gelen özgürlüğünün eşiğine geldiğini ileri sürüyor. Kendisini bize mutluluk konusunda ondan daha iyi tavsiyeler ve güçlü teminatlar bekleyebileceğimiz bir dünya olarak sunuyor. Oysa bu teklifin kendisinde daha baştan gizli bir yozlaşma şüphesi var.
Felsefi aruzunun evrensellik boyutuna karşın çağdaş felsefeye hakim üç yaklaşımın bulunduğunu söylüyor: Heidegger ve Gadamer’in yolunu izleyen fenomenolojik ve hermenötik akım, Carnap ve Wittgenstein’ın ustası olduğu analitik akım ve bu ikisinin yolunu izleyen postmodern yaklaşım. Bu üç akımın da temelde dil felsefeleri olduğuna dikkat çeken Badiou, ancak “koşulsuz bir dayanak noktası bulunduğunda” dil oyunlarının çoğulluğu ve heterojenliğinin aşılabileceğini düşünüyor.
Her felsefenin “döneme dair teşhis, hakikat kavramının bir inşası ve hakiki yaşama ilişkin varoluşsal bir deneyim”den mürekkep olduğunu öne süren Badiou dünyayı değiştirmenin yolu için de bir öneri getiriyor. Dünyayı ancak mutlu olarak değiştirebiliriz, hakiki yaşama ilişkin hakiki seçimimizi yaparak!
Star/Açık Görüş
http://haber.star.com.tr/acikgorus/dunyayi-ancak-mutlu-olarak-degistirebiliriz/haber-1085849

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder