5 Şubat 2016 Cuma

Felsefe kendini eleştirmeye mecbur

Theodor W. Adorno (1903-1969) 20. yüzyılda etkili olmuş “Frankfurt Okulu” ya da “Eleştirel Kuram” olarak anılan düşünce hareketinin en önemli üyelerindendir. “Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz” deyişiyle ünlü olan filozofun toplum üzerine teorileri genel bir karamsarlığı da yansıtır.
Negatif Diyalektik, fikri yönelimleri, Franfurt Okulu’nun epey ötesine giden düşünürün temel eserleri arasında yer alır. Arkadaşı Max Horkheimer ile birlikte kaleme aldıkları Aydınlanmanın Diyalektiği, Estetik Teori ve Minima Moralia ile birlikte Adorno düşüncesinin kalbini teşkil eden Negatif Diyalektik, “sav-karşı sav” ikilisiyle ifade edilen çelişki ile bu çelişkinin çözümlenme uğrağını gösteren “sentez”le oluşturulmuş “diyalektik model”i hedef olarak seçer. Adorno’ya göre sentez özdeşliği, tez ve antitez ise çelişkiyi ifade eder. Sentez ise çelişkinin bir başarısı değil, aksine günahı ve ayıbıdır.
Adorno kitabın amacını şöyle ifade ediyor: “‘Negatif Diyalektik’ tabiri, geleneği ihlal eder. Diyalektik, daha Platon’da bile, bir düşünme aracı olan olumsuzlama aracılığıyla olumlu bir şey üretme amacı taşırdı; sonraları bu olumluluk ‘olumsuzlamanın olumsuzlanması’ tanımında kısa ve kesin ifadesini bulmuştur. Bu kitap belirlenimden ödün vermeden diyalektiği bu olumlayıcı esastan kurtarmayı amaçlamaktadır”. Kitabın giriş bölümünde felsefi deneyim kavramı açımlanırken, birinci bölüm, Almanya’da hüküm süren ontolojinin durumunu ele alıyor. Üçüncü bölümdeyse “negatif diyalektik modelleri” ayrıntılı olarak geliştiriliyor.
Adorno’nın “negatif diyalektik”le amaçladığı esasen Hegel’in ünlü “sav-karşı sav-sentez” üçlüsüyle ifade edilen ve bir son ya da olumlama noktasını hedefleyen diyalektiğine karşıt olarak geliştirir. Adorno’daki Negatif diyalektiğin hem başı ve sonu bağlı değildir hem de özdeşlik düşüncesini kabul etmez. Negatif diyalektik sürekli bir olumsuzlamaya dayanır; böylece tümel olanın, evrenselin tikel üzerindeki baskısını da kırmaya çalışır.
Adorno’ya göre “Bir zamanlar miadını doldurmuş gibi görünen felsefe bugün hala yaşıyor çünkü onu gerçekleştirme fırsatı kaçırıldı. Felsefenin dünyayı yorumlamaktan başka bir şey yapmadığı, gerçekliğe teslim olduğu için kendi içinde sakatlandığı yolundaki yüzeysel yargı, dünyayı değiştirme çabasının tamamen boşa çıktığı bir dönemde, aklın yenilgisinin kabulüyle aynı kapıya çıkar... Belirsiz bir zamana ertelenen pratik de halinden memnun spekülasyona karşı başvurulacak bir temyiz mercii olmaktan çıkmış, dönüştürücü bir pratiğin gerektirdiği eleştirel düşünceyi beyhude olduğunu ileri sürerek zapt etmek isteyen yetkili kişilerin bahanesi görevi görmektedir çoğunlukla. Felsefe, gerçeklikle bir olma veya gerçeklik üretmenin hemen arefesinde olma vaadini yerine getiremediği için kendini acımasızca eleştirmeye mecburdur.”
Yazımının üstünden 50 yıl sonra Türkçe’de yayınlanan Negatif Diyalektik, 20. yüzyılın önemli felsefe klasiklerinden sayılabilir.
STAR/AÇIK GÖRÜŞ
http://haber.star.com.tr/acikgorus/felsefe-kendini-elestirmeye-mecbur/haber-1084356

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder