24 Ağustos 2018 Cuma

AK Partili yılların şiiri yazıldı mı?

AK Parti'ye karşı oluşturulmaya çalışılan hegemonik bloğun kültürel bileşenleri, partinin halktan aldığı kuvvetli siyasi destek sebebiyle görünen o ki, ekonomik, siyasi ve sözümona dini bileşenlere nazaran daha önde, daha kuvvetli ve direngen.
Bunun bir sebebi elbette ülkedeki batılılaşma sürecinin ekonomik, siyasi dayanaklarından daha çok kültürel alanda kat ettiği mesafedir.
Muhafazakar kültürün modernleşme ve batılılaşma sürecine ilişkin yaşadığı zihin kamaşmasının etkileri dolayısıyla oluşturulan "kültürel iktidar kampı", popüler bilinç alanını kuşatmış, muhafazakarlığın kendi içinde taşıdığı açmazların bir türlü çözüme kavuşturulamamış olmasından ötürü de -ki bu açmazların çözülmesini beklemek kavramsal bakımdan epey zordur- kültürel alan tüketim kalıpları içinde tamamen popüler kültüre teslim olmuştur.
Halkın kültürel nesnelere karşı benimsediği beğeninin "barbar" bir beğeni olduğunu da bu arada kaydetmek gerekir.
Yerleşik olan, sözümona inceltilmiş beğenilere zıt anlama gelmek üzere kullandığımız "barbar" nitelemesi bu noktada son derece olumlu bir içeriğe sahiptir.
Bu barbarlık elbette kültür elitlerinin işlenmiş, inceltilmiş beğenilerine karşı sözümona bazı muhafazakar bilinçlerinde halk ile aralarına mesafe koymalarına yol açmıştır.
Sözgelimi geçtiğimiz günlerde sosyal medyada muhafazakar bir kardeş, Selahattin Yusuf Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya Türküsü ile Sezai Karakoç'un Mona Roza şiirinin, şairlerin zayıf şiirleri olduğunu ileri sürmüştü.
Yusuf'un incelikli beğenisi ile halkın Sakarya Türküsü ve Mona Roza şiirlerine gösterdiği teveccühün kıyaslanması "kültürel iktidar"ın üzerimizdeki işleme tarzlarını da açığa çıkaracak bir nitelik arz ediyor hiç kuşkusuz.
Öncelikle bu şiirleri neye göre ve nasıl "zayıf" bulduğu belirsizdir Yusuf'un.
Tabii ki, Necip Fazıl Kısakürek'in -bana göre- en iyi şiiri "Otel Odaları"dır, ancak bu şiirin günümüz Müslüman duyarlığına nasıl hitap edeceği konusu muallaktır.
Öte yandan Sakarya Türküsü çağdaş Müslüman öznelliğin tarihsel kademelerinin çeşitli duraklarını temsil eden şiirlerdendir.
Sırf şiir kalitesi bakımından ele alınması bu açıdan epey yanlış olacaktır.
Bu şiir 1940'da yazılmış bir şiirdir ve bir ucunda Mehmet Akif Ersoy'un Bülbül şiirinin, diğer ucunda İsmet Özel'in Of Not Being A Jew şiirinin bulunduğu bir silsiledeki önemli halkalardandır.
Sakarya Türküsü'nün muhafazakar kültür içindeki yaygınlığı ve benimsenme biçimi de bize başka bir noktayı açımlar.
Halkın beğenisi barbar olduğu kadar ironik ve realisttir de.
Sözgelimi cebindeki son parayı bir kitaba ya da bir sinema filmine yatırmayı hiç düşünmez.
Bu tür sözümona inceltilmiş, romantik tavırlara kapalıdır halkın dükkanı.
 Kültürün kendini yeniden üretme süreci bakımından muhafazakar kültür toplumumuzda epey zengin damarlara sahip olmasına karşın, muhafazakarlığın temsil ettiği "korumacı" bakış, bu damarları özgün bir tarzda işleme noktasında muhafazakar kültürü kabul edemeyeceğimiz bir atalete düçar kılar.
Son olarak bu noktada şunu sorup bırakalım: Ak Partili yılların şiiri ya da öyküsü yeterince yazılmış mıdır?
Bu soruya vereceğimiz cevap, kültürel alanda süregelen mücadeledeki başarıya dair bir cevap da olacaktır!

31 Aralık 2015, Konya Pusula gazetessi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder