31 Ağustos 2018 Cuma

Söğütler arasında, uykusuz



avrupa dedi, şu bize en yakın bulut, gözlerinde karanlık bir kıvılcım, ellerimden tutarak,
asya öyleyse, öteki, bize uzak duran, o kadar sessiz, hepimize çöken bir anlık korku,
hüznün belirsiz sisi, kaplarken aşağılarda taş köprüyü, birden bir atmaca sesi,
doğu yakasından doğrulan yorgun güneş, ah aklımın akranı, sabahı bulduk
ve kocaman bir ırmak sonunda, ulu bir ırmak yunduğumuzda, uyandığımızda o fecri

söğütler arasında, günlerdir uykusuz, çiğnediğimiz keven, kevgire dönmüş gece,
çıktık tozlu yola, tombalağın mehmet, çomarın ali, evlerden, ateşlerden çıktık,
çıktık hep birden, her nereye gitse hep  aynı dağa, o büyülü dağa kıvrılan yol,
her şeyi bölüştük, zeytini üzerine yemin ettiğimiz, ekmek ki biz, vatan ki biz,
yoksulluğu ve aklı, her şeyin bir aklı, adımlarımızın ucunda, adımlarımızın aklının ucunda
birçok bulut, birçok naz, birçok korku, birçok umut, birçok ırmak, birden birçok giz!

yanıyor dağ, büyük ve büyülü bir dağ, ulu bir dağ yanıyor dimağımızda,
söğütler arasında, uykusuz, okuduğumuz tüm aşırlara sinen, sınayan bizi bu ateş,
kalbimizi sertleştiren, kavileştiren, alıp aramızdan seçtiğini, tombalağın mehmet, çomarın ali
bu kor gibi, bu parıl parıl, bu çağlayanı, çağıldayanı, havsalamızdan sıçrayanı, söğütler arasında, dilsiz, çalılarda yırtılan rüzgar, mezarımızın üstünde oynayan çocukların sesi...

(Fayrap, 111, Ağustos 2018)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder