8 Ocak 2014 Çarşamba

BİR ÇIKMA

Bir detay: "Üçüncü Güç" Kim? başlıklı yazımda Ahi'lerin tümden yenildiğini sehven söylemiş gibi görünmüşüm.
Ama durum tam bu değil. Mevlevilikle çekişme içinde Moğollara karşı Ahilerin kavgasında Ahilere destek veren müttefik unsurlar da vardı.
Bu müttefik unsurlar arasında Konya doğumlu Şeyh Edebali, Hacı Bektaş Veli ve bağlıları, Baba İlyas-ı Horasani'nin oğlu Muhlis Paşa ilk akla gelenler arasında.
Şeyh Edebali efsanelere de konu olduğu üzre Otman'ın kayınpederi, mürşidi. Osmanlı devletinin kuruluşundaki en etkin unsurların piri.
Torunu Aşıkpaşazade'nin aktarımıyla Muhlis Paşa ise Otman'ın yoldaşları arasında. Hacı Bektaş ve bağlılarının Osmanlı'ya verdiği destek açık.
Anlayacağınız Kırşehir'de siyasi olarak ortadan kaldırılan, kültürel olarak da ismi toplumsal hafızadan kazınan Ahi Evren, müttefikleri sayesinde Osmanlı toplum düzeninin en önemli bileşeni olarak ruhuyla Osmanlı'nın yanı başında, onunla hemhal...
II. Bayezid'in müdahalesine kadar da Mevlevilik siyasi bakımdan Osmanlı toplumsal-siyasal düzeni içinde çeperde.
Görülen o ki II. Bayezid, Şah İsmail tehdidinin tasallutuna karşı Anadolu'daki birçok tarikatı yeniden yapılandırır, kimine Safevi Şia'sına karşı antikor vazifesi atfeder (Balım Sultan'ın yeniden yapılandırdığı Bektaşilik), kimine de resmi düzen içinde, resmi düzenin muhafazası anlamına gelecek ideolojik aygıtlık rolü vermiştir. Mevlevilik de olduğu gibi..
1920'lerde Fahrettin Altay Konya halkının Mevlevilerden hoşlanmadığını belirtir anılarında. Ekberiler ile Mevlevilerin 700 yıl boyunca ne zaman karşılaşırlarsa karşılaşsınlar asla selamlaşmadıkları mukayyet bir bilgidir.
Evhadüddin Kirmani'nin talebesi Sadreddin Konevi'nin müritleri elbette Kirmani'ye düşman Şems'in bağlılarıyla konuşmayacaklardır. Kirmani ile Şems arasında Bağdat'ta geçtiği varsayılan menkabevi "Ensende çıban mı var" hadisesini Mevlevilerin sık sık anlatmasının siyasi anlamı da budur.
Ama gerek Kirmani gerekse Evhadiyye tarikatının izleri türkülere bile sirayet etmiş, Kırşehirli, Keskinli, Kamanlı saz ustalarının "sürmeli" türkülerinin derin kültürel altyapısı olmuştur.
Tekrar çatışmanın özeğine dönelim. Görülen o ki 28 Şubat'ta zoraki darbecileri desteklemiş görünen cemaat bugünkü etkinliğine ancak 2007'den sonra, Ergenekon tehdidi dolayısıyla ulaşabilmiş (dikkatinizi çekmiştir umarım, Safevi Şia'sının baskısıyla aynı etkinliği Mevlevilik de sonradan kazanmıştı!)
Elbette "uzun süreli tarih"ler ile görece "kısa" sayılabilecek tarihsel süreçleri eş ölçüde kıyaslamanın yanlış olduğu ileri sürülebilir. Ancak kültürel-fikri-dini hafızadaki “uzun-durum”lar her iki örneğimizde de eşittir. İnanmayanlar Mevlana'nın Hıristiyan ve Yahudi din adamlarıyla da "diyalog" içinde olduğunu anlatanlarla Fethullah Gülen cemaatinin "dinler arası diyalog" çabalarını kıyaslasın.

Not: Bu çıkma, Üçüncü Güç Kim başlıklı yazıda ileri sürdüğüm fikirlere bir ek olarak düşünülmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder