Bir detay:
"Üçüncü Güç" Kim? başlıklı yazımda Ahi'lerin tümden yenildiğini
sehven söylemiş gibi görünmüşüm.
Ama durum tam bu
değil. Mevlevilikle çekişme içinde Moğollara karşı Ahilerin kavgasında Ahilere
destek veren müttefik unsurlar da vardı.
Bu müttefik unsurlar
arasında Konya doğumlu Şeyh Edebali, Hacı Bektaş Veli ve bağlıları, Baba
İlyas-ı Horasani'nin oğlu Muhlis Paşa ilk akla gelenler arasında.
Şeyh Edebali
efsanelere de konu olduğu üzre Otman'ın kayınpederi, mürşidi. Osmanlı devletinin
kuruluşundaki en etkin unsurların piri.
Torunu
Aşıkpaşazade'nin aktarımıyla Muhlis Paşa ise Otman'ın yoldaşları arasında. Hacı
Bektaş ve bağlılarının Osmanlı'ya verdiği destek açık.
Anlayacağınız
Kırşehir'de siyasi olarak ortadan kaldırılan, kültürel olarak da ismi toplumsal
hafızadan kazınan Ahi Evren, müttefikleri sayesinde Osmanlı toplum
düzeninin en önemli bileşeni olarak ruhuyla Osmanlı'nın yanı başında, onunla
hemhal...
II. Bayezid'in
müdahalesine kadar da Mevlevilik siyasi bakımdan Osmanlı toplumsal-siyasal
düzeni içinde çeperde.
Görülen o ki II.
Bayezid, Şah İsmail tehdidinin tasallutuna karşı Anadolu'daki birçok tarikatı
yeniden yapılandırır, kimine Safevi Şia'sına karşı antikor vazifesi
atfeder (Balım Sultan'ın yeniden yapılandırdığı Bektaşilik), kimine de resmi
düzen içinde, resmi düzenin muhafazası anlamına gelecek ideolojik
aygıtlık rolü vermiştir. Mevlevilik de olduğu gibi..
1920'lerde Fahrettin
Altay Konya halkının Mevlevilerden hoşlanmadığını belirtir anılarında. Ekberiler
ile Mevlevilerin 700 yıl boyunca ne zaman karşılaşırlarsa karşılaşsınlar asla
selamlaşmadıkları mukayyet bir bilgidir.
Evhadüddin
Kirmani'nin talebesi Sadreddin Konevi'nin müritleri elbette Kirmani'ye düşman
Şems'in bağlılarıyla konuşmayacaklardır. Kirmani ile Şems arasında
Bağdat'ta geçtiği varsayılan menkabevi "Ensende çıban mı var"
hadisesini Mevlevilerin sık sık anlatmasının siyasi anlamı da budur.
Ama gerek Kirmani
gerekse Evhadiyye tarikatının izleri türkülere bile sirayet etmiş, Kırşehirli,
Keskinli, Kamanlı saz ustalarının "sürmeli" türkülerinin derin
kültürel altyapısı olmuştur.
Tekrar çatışmanın
özeğine dönelim. Görülen o ki 28 Şubat'ta zoraki darbecileri desteklemiş
görünen cemaat bugünkü etkinliğine ancak 2007'den sonra, Ergenekon
tehdidi dolayısıyla ulaşabilmiş (dikkatinizi çekmiştir umarım, Safevi Şia'sının
baskısıyla aynı etkinliği Mevlevilik de sonradan kazanmıştı!)
Elbette "uzun
süreli tarih"ler ile görece "kısa" sayılabilecek tarihsel
süreçleri eş ölçüde kıyaslamanın yanlış olduğu ileri sürülebilir. Ancak
kültürel-fikri-dini hafızadaki “uzun-durum”lar her iki örneğimizde de eşittir.
İnanmayanlar Mevlana'nın Hıristiyan ve Yahudi din adamlarıyla da
"diyalog" içinde olduğunu anlatanlarla Fethullah Gülen
cemaatinin "dinler arası diyalog" çabalarını kıyaslasın.
Not: Bu çıkma, Üçüncü
Güç Kim başlıklı yazıda ileri sürdüğüm fikirlere bir ek olarak düşünülmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder