28 Şubat süreci, öncesi ve sonrasıyla Türkiye’nin kaderi
açısından son derece önemli bir süreçti.
Sürece nasıl gelindiği, süreçte ve süreç sonunda neler
yaşandığı sosyolojik ve tarihi incelemelere konu edilecek kadar önemli.
Lakin doğrudan gündelik hayatımızı etkileyen sonuçları
bakımından da bu sürecin önem taşıyan, eleştirilmesi gereken, süreçte yaşanan
haksızlıkları gidermek üzere atılması gereken bazı adımlar vardı.
Süreçte yaşanan tüm toplumsal haksızlıkların, gadre
uğratmaların oluşturduğu yıkımın olumsuz etkileri, kalıntıları gidermek elbette
mümkün değil.
Uygulanan katsayı adaletsizliği sebebiyle hayallerinden,
gelecek tasarımlarından olan genç dimağlar şimdi aktif işgücünün, Türkiye’nin
bugününe katkı verenlerin içinde.
Onların kurdukları hayallerin yıkılması Türkiye’nin
bugününü nasıl etkiledi, bunu kestirmek zor elbette.
Bunun yanı sıra süreçte mesleklerinden, ailelerinden
geleceklerinden edilen başka toplumsal zümreler de vardı.
Kimi astsubay ve subaylıktan oldu, kimi akademisyenlikten
ve hatta alnının akıyla verdiği doktora tezinin ardından aldığı doktor
unvanından, kimi ise öğretmenlikten.
Başörtüsü yasağı uygulamaları sebebiyle meslekten atılmış
olan kadın öğretmenlere geçtiğimiz aylarda mesleğe dönme hakkı tanındı.
Bu kapsamda Konya’da şimdiye 11 kadın öğretmen mesleğe
döndü.
Önümüzdeki süreçte başvuracaklarla birlikte bu sayının
30’a çıkması bekleniyor.
Elbette başvurusunu Konya’da yapmamış olup da evlilik ve
benzeri bazı kişisel durumları olanları da işin içine katarak düşünürsek bu
sayının daha da artabileceğini tahmin edebiliriz.
Bütün bu durumları Eğitim Bir-Sen Konya Şube Başkanı ve
Memur-Sen Konya İl Temsilcisi Latif Selvi abiyle telefonda konuşurken aklımda
başka şeyler de vardı aslında.
Bu uygulamanın diğer memuriyetten edilmiş kamu
görevlilerine yansıması ne oldu?
Bu süreçte yaşanan mağduriyetler kaç aileyi parçaladı, o
sürece destek verenler, o süreci “takiyye” kasdıyla bile olsa desteklemiş
olanlar, hatta ve hatta “durumdan vazife çıkaranlar” bütün bunların hesabını
nasıl verecek?
Verebilecekler mi?
ZAFER-KAMPÜS HATTINDA İYİLEŞTİRME
Büyükşehir Belediyesi Konya’daki şehir içi ulaşımının bel
kemiği olan tramvayın ana hattını iyileştirmek için yürüttüğü hafif metro
sistemine Ulaştırma Bakanlığı’ndan “onay” aldığından beri hummalı bir çalışma
sürdürüyor.
Son olarak, 13 Ocak’ta yapılan Büyükşehir Belediyesi
Meclisi toplantısında durak sayısının azaltılmasına dönük çalışmalar kapsamında
belirlenen yeni durak yerleri konusunda İmar Komisyonu’nun teklifi görüşüldü.
Hafif metro yapımı için izlenecek idari-hukuki süreç ise
henüz tam anlamıyla netleşmedi.
İhaleye çıkabilmek için dosya hazırlıklarını sürdürüyor
belediye personeli.
Bu kapsamda metro kullanılan illerdeki belediyelerle de
istişareler yürütülüyor.
TARİHİ NASIL KORUMALI?
Konya şehrinin bulunduğu bölge nereden bakarsanız bakın
10 bin yıllık bir tarihe sahip.
Şehir merkezinin bilinen tarihini Milattan Önce 3 binli
yıllara kadar geri götürmek mümkün.
Özellikle Alaaddin Tepesi çevresinde herhangi bir kazı
işlemi bile yapmaya korktuklarını biliyoruz biz kamu kurum ve kuruluşlarının.
Zindankale Katlı Otoparkı çalışmalarında yaşananlar
kulaklara küpe olmuş sanki.
Bütün bunlara rağmen, Konya’nın geçmiş ile geleceği
arasında bir “muvasala” kurabilmek ancak tarihi zenginliklerimizi ortaya
çıkartarak mümkün olabilir.
Bunda da en büyük görev Konya Bölge Kültür Varlıklarını
Koruma Kurulu’na düşüyor.
Kurulun saygıdeğer başkanı Prof. Dr. Ali Boran, nahif ve
nazik kişiliğiyle, bilimsel çalışmalarıyla dikkat çekse de yine de kurul
çalışmalarında içime sinmeyen, bana ters gelen bir çok şeyin döndüğünü
düşünüyorum.
Aynı mekan için 6 gün arayla alınan iki “kurul kararı”
beni bu düşünceye sevk ediyor.
Sanki kurul tarihi eserleri deneme yanılma yöntemiyle
koruyor gibi.
Tarihi değeri haiz eserlerin ise “deneme yanılma”
yöntemiyle korunması ise içimize sinecek bir durum değil.
Her ne olursa olsun hep hüsnüniyet beslediğimi de
kaydedeyim.
İnşallah tarihi eserlerimizi korumak için kurul kendi
üstüne düşeni yapıyordur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder