12 Ocak 2014 Pazar

Yersiz-yurtsuzların yüzyılı

Guattari ile birliktelikleri “yersiz-yurtsuz” bir veludiyeti temsil eden Gilles Deleuze’u Foucault, yirminci yüzyılın bir gün Deleuzecü bir yüzyıl olarak anılacağını söyleyerek selamlar.

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Kıta Avrupası Felsefesi’nde ilk yarıda görülen Alman ağırlığı azalırken, özellikle yapısalcılık ve post-yapısalcılıkla birlikte Fransız etkisinin arttığı görülür. Marksizm, varoluşçuluk, psikanaliz vb. düşünce sistemlerinin çözülmeye ya da yeniden biçimlenmeye başladığı bu süreçte Michel Foucault, Jacques Derrida, Lacan, Emmanuel Levinas, Michel Serres, Jean-François Lyotard vb. felsefecilerin Spinoza, Nietzsche, Bergson, Heidegger, Freud gibi düşünürleri yeniden okuma ve yorumlama çabaları dikkate değer ölçüde düşünce dünyasını değiştirmeyi başarmıştır.
Bu süreçte 1969’da tanışıp uzun süre beraber çalıştığı psikanalist Félix Guattari ile birlikte rizom, çokluk, fark, olay, oluş, savaş-makinası, organsız beden, içkinlik, virtüel/aktüel, minör edebiyat, duygulam, göçebebilim gibi kavramlarla yirminci yüzyıl kıta felsefesi içerisinde yaygın düşünce hatlarının dışında özgün bir siyaset felsefesi ve etik ortaya koyan Gilles Deleuze’un da önemli bir rol oynadığı inkar edilemez. Guattari ile birliktelikleri “yersiz-yurtsuz” bir veludiyeti temsil eden Deleuze’u Foucaul tyirminci yüzyılın bir gün Deleuzecü bir yüzyıl olarak anılacağını söyleyerek selamlar. Deleuze ve Guattari’nin ortaklaşa yazdıkları 2 ciltlik Kapitalizm ve Şizofreni (ciltlerin isimleri de en az takım kadar ünlüdür: Bin Yayla ve Anti-Oedipus) kitabı kurumsallaşmış psikanalizeve geleneksel düşünme kalıplarına yönelik çok ağır bir taarruzdur ve 20. Yüzyıl düşünce klasikleri arasında vazgeçilemeyecek bir öneme sahiptir.
‘Göçebe bir yolculuk’
Ropnald Bogue’nin amacı Deleuze ve Guattari’nin düşüncelerinin oluşumunun ya da evriminin bir anlatısını sunmak değildir. Aksine kitap, bağlantılı kuvvetler çokluğunun kesintisiz bir oluşu olarak tasarlanmış. Bu, bizzat eserlerin, sorunsalların, figürlerin fail olduğu “göçebe bir yolculuk”tur. Öyle ki bu yolculukta, Deleuze ve Guattari bile birer özne olmaktan çıkacak ve Ronald Bogue’un güzel deyişiyle, akışlar, sapmalar, mübadelelerden oluşan karmaşık bir yazgı içindeki failler haline gelecektir. Tuhaf bir biçimde, şimdiye kadar Deleuze ve Guattari’nin eserlerinin dağınıklığına yapılan vurgulara karşı, bu eserleri hâlâ temel bir süreklilik içinde ele almaya olanak veren de yine bu yaklaşım olacaktır. Buradan itibaren Nietzsche ve Felsefe, Fark ve Tekrar, Anlamın Mantığı, Anti-Oedipus, Bin Yayla’nın yanı sıra Proust, Sacher-Masoch ve Kafka okumaları, artık Deleuzoguattarici bir bedenin oluşu içindeki farklılaşmalar olarak görünecektir. Bu yönüyle kitap, Deleuze ve Guattari’nin düşüncelerinin titiz ve yetkin bir değerlendirmesi olarak anılmayı fazlasıyla hak ediyor.
Deleuze-Guattari, Ronald Bogue, Çev. A. Utku-İ. Çalışır, Otonom, 2014
STAR-AÇIK GÖRÜŞ, 12 OCAK 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder