Mısır'ın
halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi'nin,
batıcı-laik 'sözde' liberal gruplardan oluşan Temerrüt Hareketi'nin
önayak olduğu, Suudi Arabistan, BAE gibi Körfez rejimlerinin mali ve
siyasi olarak desteklediği bir koalisyon eliyle askeri darbe sonucu
görevden uzaklaştırılıp tutuklanmasıyla dünya çapında eşine benzerine
çok az rastlanabilecek ölçüde bir sivil itaatsizlik hareketi başlatan
Müslüman Kardeşler Teşkilatı'na (İhvan-ı Müslimin) dair
bilgilenmelerimizi yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissettik.
İhvan-ı
Müslimin'in Mısır'da gerek Albay Cemal Abdunnasır döneminde gerekse
Enver Sedat döneminde gerekse de Hüsnü Mübarek döneminde karşı karşıya
kaldığı ağır baskılara rağmen «silahlı mücadele» içine asla girmemeye
özen gösteren bir çizgide hareket etmesine ve aktif toplumsal
mücadelelerden çok sivil alanda oluşturduğu mekanizmalar (hastane,
aşevi) aracılığıyla varlığını sergilemesine karşın, İhvan›dan kopan bazı
oluşumların silahlı mücadele yöntemine başvurmasına aldanan birçok
gözlemci, darbecilerle mücadelede İhvan için en büyük tehlikenin
protestoların 'silahlı mücadele' düzeyine kayması olabileceğini belirtti
sözgelimi. İhvan-ı Müslimin hareketinin ortaya çıkışından bugüne
geçirdiği evreleri, yaşadığı baskıları ve bunlara verdiği tepkileri
yeterince bilmediğimiz böylelikle ortaya çıktı.
TOPLUMSAL MESELELERE DUYARLILIK
1928'de
Mısır'ın İsmailiye şehrinde dini bir ıslah hareketi olarak Hasan el
Benna ve altı arkadaşının kurduğu Müslüman Kardeşler diğer dini
cemaatlere nazaran baştan itibaren toplumnsal meselelere duyarlı
davrandı ve Mısır'ın sömürge altında yönetilmekten kurtulmasından
Filistin sorununa kadar siyasi ve toplumsal birçok olayda tavrını çık ve
seçik ortaya koyan bir hareket oldu.
Türkiye'de
1960'lardan itibaren özellikle Seyyid Kutup (Kutup'u 150'den fazla eseri
defalarca, farklı mütercimler tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır.
Fizilal-il Kur'an adlı tefsiri ve Yoldaki İşaretler'i en çok okunan
eseridir. Bunların yanısıra İslam'da Sosyal Adalet, İslam ve Kapitalizm
Çatışması süregelen tartışmalara da hâlâ ışık tutacak kalibrededir.
İslam ve Kapitalizm Çatışması'nın ilk müterciminin de Yaşar Nuri Özttürk
olduğunu hatırlatalım) çevirileriyle dini bilgilenme sürecine katkıda
bulunmuş bir hareket olarak İhvan'ın çağdaş Mısır tarihinde tuttuğu yeri
Türkçe'ye yansıtan çok fazla eser yoktur elimizde. Hasan el Benna,
Seyyid Kutup, Muhammed Kutup, Zeynep Gazali, Abdülkadir Udeh gibi birçok
İhvan mensubunun eseri Türkçe'ye kazandırılmışsa da harekete ilişkin
genel bir tarihsel değerlendirme içeren bir eserin olmayışı hiç kuşkusuz
büyük bir eksikliktir.
Hasan el Benna, kendi
eliyle kaleme aldığı ve Türkçe'ye M. Beşir Eryaysoy tarafından aktarılan
Hatıralar'ında bütün samimiyetini kuşanmış bir halde 1940›lara kadar
hem kendi fikri ve dini dünyasının oluşumunda önemli etkenleri
anlamamıza imkan tanır, hem de hareketin fikri ve toplumsal zeminine
ışık tutar.
İhvan-ı Müslimin'in ortaya çıkışına
dair Hasan el Benna'nın hatıraları en önemli kaynak olmayı sürdürür. Bir
dönem Mısır'da ikamet etmiş Ali Ulvi Kurucu'nun Hatıraları'nda da
İhvan-ı Müslimin ve Hasan el Benna hakkında gözlemler bulmak mümkündür.
EN ÇOK BİLİNEN ESER 'YOLDAKİ İŞARETLER'
İhvan-ı
Müslimin'in 1950'lerden itibaren Mısır'ın siyasi sahnesinde önemli bir
yer tuttuğu, 1952'de Cemal Abdünnasır'ın mensup olduğu Hür Subaylar
Hareketi eliyle Kral Faruk'un devrilmesine katkıda bulunduğu, Abdülkadir
Udeh'in Nasır'ın hukuk danışmanlarından biri olarak cemaat ile Nasır
arasındaki iletişimsel irtibatı kurduğu kayıtlıdır. Ancak Nasır, kendi
otoriter yönetimine karşı bir tehdit olarak gördüğü İhvan-ı Müslimin'i
tasfiye etmek üzere çok ağır müeyyide ve baskılara başvurmuştur. Hasan
el Hudeybi'nin Genel Mürşidliği yaptığı hareket bu baskılara karşı
dönemin şartlarında Mısır halkının sergilediği duyarsızlığı da hesaba
katan temkinli bir tavır geliştirmiştir.
27 Ağustos 1966'da Nasır tarafından idam edilen Seyyid Kutup'un
gerek Yoldaki İşaretler'i gerekse Fizilal-il Kur'an'ı hapishane
sürecinde yazdığını ve özellikle Mısır halkının İhvan'a yönelik olarak
Enver Sedat'ın baskıcı uygulamalarına duyarsız kalmasına bir tepki
boyutu içerdiğini söyleyelim. İhvan hareketi içindeki ilk fikri ve
siyasi bölünme ve kopmalara da mesnet teşkil etmiştir Kutup'un eserleri.
Kutub'un 'Yoldaki İşaretler' adlı eseri farklı ve zaman zaman
birbiriyle çelişkili yorumlara da yol açmıştır. Bazı yorumcular
Kutup'un halihazırdaki toplumu tamamen cahiliye toplumu olarak
nitelediğini düşünerek 'tekfirci' bir bakış açısıyla Yoldaki İşaretler'i
okurken bazıları ise varolan toplumdan uzaklaşarak 'uzlet' içinde olma
önerisini bulmuştur bu eserde. Yoldaki İşaretler'i 'cihad' nokta-i
nazarından değerlendirenler de olmuştur. Yoldaki İşaretler'i esas
ittihaz eden, bu eserdeki İslam'ın ancak Müslüman bir cemaat içinde tam
anlamıyla yaşanabileceği yönündeki tezini çıkış noktası alarak içinde
yaşanılan toplumdan Müslüman Toplum'a hicreti strateji olarak benimseyen
Mustafa Şükrü ve arkadaşlarının et-Tekfir ve'l Hicre, Salih Seriyye'nin
liderliğini yaptığı Cihad hareketi, sadece fikri ve toplumsal düzeyde
varlık gösteren ve siyasi çalışmalar bakımından herhangi bir aktiviteye
sahip olmayıp ılımlılığı tercih eden Selefiler gibi gruplar Mısır'daki
İslami akımların çeşitliliğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu
akımların çoğu yaygınlık kazanamamıştır. Salih el Verdani'nin 1990'larda
Fecr Yayınevi tarafından basılan 'Mısır'da İslami akımlar' adlı eseri
eksik de olsa İhvan-ı Müslimin ve sonrasındaki akımlarla ilgili bilgiler
içermektedir.
Cemal Abdünnasır, Enver Sedat ve
Hüsnü Mübarek dönemlerindeki baskı silsilelerine rağmen gerek Hasan el
Hudeybi gerekse Ömer et-Tilmisani'nin Genel Mürşidliği altında İhvan-ı
Müslimin'in ısrarcı bir şekilde temkinli ve ılımlı duruşunu bozmadığını
bilmek gerekir. İhvan-ı Müslimin'in darbe protestolarına karşı
benimsediği tutumun aynı pasif direniş geleneğinin bir parçası olarak
değerlendirilmesi bu açıdan doğru olur. Hasan el Hudeybi'nin 'İslam
Dünyasında İnanç Sorunları', Seyyid Kutup'un eserleri dolayısıyla çıkan
tartışmalarda ılımlı bir tutuma işaret eder. Yine aynı şekilde Mustafa
Şükrü'nün 1977'de Enver Sedat tarafından idam edilmesinin akabinde
İhvan-ı Müslimin Genel Mürşidi olan Ömer et-Tilmisani'nin şiddet yanlısı
görüşlere karşı geliştirdiği söylemler de aynı ılımlılık ve
temkinliliğin tarihsel örnekleri arasında yer alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder