1 Kasım 2013 Cuma

"TARİHİN TERSİNE TARANMIŞ TÜYLERİ" YAHUT MURAT GÜZEL'İN UZAK KOKU'SU

Murat Güzel 1990'lı yıllarda yazmaya başlayanlar arasında belli bir açıdan özel bir yere sahip. 90'lı yıllarda şiir ve sosyalbilim (teori) yazının iki zıt ucu haline gelip de akademisyenler ve şairler diğer taraftan olmadıklarını ayrı ayrı ve karşılıklı olarak ihsas ettirirken, Murat Güzel "upuzun şiirler"i ve ondan da uzun siyasetbilim-sosyoloji yazılarıyla bu iki uç alanın kesişim hattında yer alan genç bir yazar olarak ortaya çıktı. 1980'lerin sonunda, 1990'ların başında ODTÜ'de İslamcı siyasete bağlı bir öğrenci olarak bulunmanın Murat Güzel'in şiir-teori zıtlaşmasını ihmal ya da inkar etmesinde payı olduğunu sanıyorum. O yıllarda birçok üniversitede olduğu gibi Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde de İslamcı öğrencilerin kafasında ahlak, İslam, teori, tarih, şiir, edebiyat ve siyasi hareket ayrımsız bir şekilde bir bütünün parçaları halindeydi. Birçok akranım ve arkadaşım bunu kabul etmekte güçlük çekecek olsa da, aslında bu bütünlükçü fikrin temelinde de bizlerin hem teoride hem de pratikte Marksizmin takipçileri olmamız yatıyordu.
Postmodernizm, Neo-Marksizm, anarşizm, İslam ve İslamcılık ODTÜ'de pek büyük olmayan entelektüel-aktivist bir grubun ilgi sahasını oluşturuyordu. Hakikatin bilinip bilinemeyeceğine dair felsefi sorudan devrimin mümkün veya şart olup olmadığıyla ilgili soruya, ahlakın mı ekonominin mi belirleyici olduğundan İslamcılığın Meşrutiyet versiyonuyla 80'li yıllar versiyonunun içten irtibatlı olup olmadığına kadar çeşitli ve kalıcı meseleler bizi uğraştırıyordu. Murat Güzel'le ODTÜ yıllarında tanışmamış olmamız, tanışmamızın Neo-Epik Şiirde karşılaşmamıza kalması ilginçtir. Bunda benim anti-sosyal karakterim kadar Murat Güzel'in kütüphaneden pek çıkmaması da rol oynamış olmalıdır.
Murat Güzel'in o günden bugüne kadar neler okuduğu, şiirinin ne olduğuyla da alakalı bir konu. Güzel'in temel ilgi alanlarının günümüz İslamcılık düşüncesi, günümüz Avrupa düşüncesi, modern Türk ve Bat şiiri ile erken İslam Türk düşüncesi olduğu söylenebilir. Nasreddin Tusi'den İsmet Özel'e, Pound'dan Cansever'e, Konevi'den Derrida'ya kadar çoğul bir okuma bu. Çoğulluğu liberalizminde değil, bugün ve geçmiş, burası ve başka yer kavramları arasında gidiş gelişler, çapraşıklıklar içermesinde. Laf olsun, Avrupa sesimizi duysun diye çoğul değil. Çoğul olduğu için, çoğullaştığı, bir anlamda bölündüğü, yarıldığı için çoğul.
Bu bölünme ve yarılma, Murat Güzel'in şiirlerinde ana kaynağın geçmişten bugüne, derinden yüzeye, merkezden çevreye tek kanaldan akmamış olmasından ileri gelmektedir. 90'ların teorisyen şairi için ana kaynak veya hikmet ya da Heidegger'in tercih ettiği terimle hüküm, Güzel şiirinde parçalanmıştır. Farklı renkleri, farklı konuları tek bir eksen etrafında toplayan unsur, Murat Güzel'in şiirinde yoktur. Şair, ki Güzel'in şiirinde saydığımız nedenlerle şair öne çıkmaz, kendi içinde bir çoğullaşma içindedir.
Murat Güzel'in okunur anlaşılır şiirler yazması bu açıdan ilginç. Şizofrenik doğa, bu şiirlerin biçimsel olarak dağılmasına yol açmıyor. Bağıra bağıra da okuyabilirsiniz Güzel'in yazdıklarını, alçak fakat devamlı bir sesle de. Devamlılık, akışkanlık, sessel lirizm Murat Güzel'in avantajlarından biri. Bu, mırıltılı ritimden kaynaklanıyor. İnce ünlüler (e-i) ve yumuşak ünsüzler (l-r) Murat Güzel şiirinin akışkan ritmini sağlıyor. Her iki grubun ortak tarafı sürekliliktir. p-ç-t-k ünsüzlerini veya a-ı ünlülerini pek kullanmaz şair.
Tümüyle değilse de kısmen aksi örnekler de var. The Question for Amnesia şiiri gibi mesela. Bu şiirde Güzel'in sesi bir yere kadar yükselir ve sertleşir.
Konya'da bu akşam bozkır sisi, bir hayalet, bir Moğol öldürüldü
demir kapıların kapanışı ağır, sarı soğuk pırıltısı pasın
Bu gibi kısımlarda bile sürekli ünlü-ünsüz sesler aralara girer. Estetik, kültürel bir şiir çıkıyor bundan. Uzun olmasına rağmen Murat Güzel şiirlerinin kolay okunması ve akılda pek kalmaması, genel bir izlenim bırakması mırıltılı sesten kaynaklanıyor. Bu yönüyle Murat Güzel en çok Edip Cansever'e benziyor.
Cansever İstanbul epiğinin, kır epiği yerine kent epiğinin şairiydi. Murat Güzel de yer yer “casus belli” şiirleri yazsa da, esas olarak Konya fikir tarihinin şairi gibi duruyor. Konya’dan postmodern ufuklara açılan bir şiiri var. Ama her zaman hayatının olduğu gibi şiirinin de merkezi Konya.
Bu tabii gerçek bir mekan, gerçek insanların bugün yaşadığı şehir olarak Konya değil. Düşünceler ve imgeler Konya’sı. Şairin merkez tasarım olarak “hafıza”yı seçmesi bunun için. Konya bir hafıza şehri. “Tarih ağacının kabuklarını soymak” için mükemmel bir mekan. Murat Güzel’in şiirlerinde Konya’nın iki yerlisi vardır. Daha doğrusu biri yerli, ahiler. İkincisi işgalci, Moğollar. Türkiye de, Türkiye’yi çevreleyen Asya, Afrika, Avrupa kıtları da Konya’da buluşur.
Felsefe, tarih, hafıza gibi lüks fikirlerin yanında bir zayıflık-yoksulluk fikri de var Güzel'in şiirlerinde. Özellikle Avrupa’nın zenginliği ve gücü, modernizmin cıvıl cıvıl oluşu karşısındaki yoksunluk çapraşık duygu ve düşüncelere neden olur. Reddedilen, nefret edilen Avrupa iliklerimize işlemiş ve her birimizi melezleştirmiştir. Murat Güzel şiirinin estetik melezliğinin, kesin ve katı hükümlerden kaçışının nedeni budur. Artık Avrupa’nın dışında değil, içindeyiz ve safkan değiliz, “piçiz”.
Karışık kan, karışık tarih, karışık bilinç ve vicdan, karışık duygu ve düşünceler… Avrupalılaşmanın sonuçları. Murat Güzel yazılarında bunu sorgular, Avrupa sosyalbilim yöntemiyle. Şiirlerinde ise bunu dışa vurur, tabiri caizse.
Uzak Koku’daki şiirlerin tamamını kat eden bir hükmün, bir genel fikrin olmadığını söylemiştik. Bir genel hava ve tematik ortaklık var ama. Bu da beden, hafıza ve mekan merkezinde çoğullaşmadır diyebiliriz. Hem Avrupa hem Asya ve Afrika olan, hem coğrafi hem de genetik olarak 3 kıtayla ilişkisi bulunan bir ülke Türkiye. Merkez merkez olma niteliğini kaybetmiştir. Kırık bir aynadaki yansıma parçaları gibi şeylerdir her şey. Bugünün ve geçmişin yerli ve yabancı düşünürleri, şairleri; eski yeni düşünceler, duygular, imgeler; İslam ve sekülerlik; günün vakitleri ve tarihin dönemleri; zafer ve mağlubiyet…
Murat Güzel şiirinde şair ve düşünür kafasının biriktirdiği binlerce şeyin tortusu var. Bu tortunun bir kesin siyasi fikirle şekillendirilmemiş olması Murat Güzel’in Neo-Epik Şiir içinde koma durumundaki bazı şairlerle, İsmail Kılıçarslan gibi şairlerle karıştırmaya neden olabilir. Kadrosu tarih olduğu için Murat Güzel, arada kabul edilemez. Murat Güzel’in arada oluşu duygu-düşünce bölünmesindendir.
Koma şairler kalıp düşüncelere yaslanır ve kişisel duyguları konuşur. Murat Güzel’se her birimizi saran, içten ele geçiren bir aradalık durumunu, kültürel ve siyasi manada ne tam gavur ne de tam Türk olma halini ifadeye kavuşturduğu için arada görünüyor. Kalıp fikirlerin kolaylığına yaslanmıyor. Batı kötüdür, Türkiye iyidir deyip geçmek kolaydır. Zor olan, Murat Güzel’in kesin hükümlerden kaçarak ne tam Batı ne tam Türkiye olduğumuzu tespitidir. Murat Güzel şiirinin zayıf tarafı, Neo-Epik Şiir içinde elbette, tarihe müdahale etmemesi, yüzde yüz bugüne ait olmak, bu anda burada olmak anlamında siyasi tavır göstermemesidir. Dürüst ama dirayetsiz olmasıdır.
Hakan Arslanbenzer, Dergah, No: 256, Haziran 2011.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder