30 Ekim 2013 Çarşamba

KARLI BİR GECE VAKTİ BİR DOSTU UYANDIRMAK

2 Şubat 2002. Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan gece. Sabahında kendimi şu dünyada en yalnız hissettiğim gece. Akşam kardeşlerimin "Babam ağır hasta abi, acil gel!"şeklindeki telefonları üzerine Ankara'dan alelacele yola düşmüş, 4 saatlik bir yolculuk sonucunda eve gelebilmiştim. Gecikmiştim.  Babam aynı gece saat 2 sularında vefat etmişti. Alnımda müthiş, dayanılması çok güç bir serinlik. Annem bir köşede ağlıyor, kardeşlerim ağlıyor, ben ağlıyorum. Neden sonra sabah ezanlarıyla birlikte bir şeyler yapmak gerektiği aklıma geliyor. Birilerine haber vermeliyim. Cenaze için hazırlık yapılmalı. Ne yapılmalı?
Saat 5.30'da Yasin Aktay'ı arıyorum. "Hemen geliyorum" diyor. Adresi tarif ediyorum. Bir saat sonra bir telefon. Taksi tutmuş hoca, ama hava sisli olduğu için evi çıkaramamışlar. Dışarı çıkıyorum. Taksiyi "İlyas'ın kavakları"nın orada ("İlyas'ın kavakları" diyebileceğiniz bir mıntıka kalmadı artık Konya'da. Çünkü İ;lyas'ın kavakları diye bilinen tarihi kavak ağaçları yanlış beledi uygulamalar sonucunda göz göre göre kurutuldu ve kökten kesildi), Adese Mengene Şubesi'nin ilerisinde buluyorum.
Çok düşündüm bu olayı sonradan. Kime bu kadar güvenebilir bir insan? Gecenin bir yarısı telefon açıyorsunuz, kendi sıkıntılarını dert etmeyen bir insan taksi tutarak yardımınıza, sizi teselli etmeye geliyor. Soğuk, sisli bir gecede üstelik.
"Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak" başlıklı bir şiiri var İsmet abinin. Bu şiiri her okuyuşumda aklıma bu olayın ve Yasin Aktay'ın gelmesi, öyle olmadığını bilsem de, sanki İsmet abi bu şiiri Yasin Aktay için yazmış diye düşünmem niye garipsensin ki?

Tezkire'den önce
Yasin Aktay'la ilk tanışmamız 1991'dir. Ankara'da, Sakarya Çay Ocağı'nda ve Sakarya Caddesi'nde uzun uzun konuştuğumuzu hatırlıyorum. ODTÜ Sosyoloji'yi yeni bitirmiş, evlenmiş (Yasin beyin eşi Mevlüde hanım ODTÜ Makina'dan sınıf arkadaşım, Mevlüde hanım başörtüsü yasaklarından fırsat buldukça öğrenimini sürdürdü ve o da ODTÜ Sosyoloji'yi bitirdi), böbrek ameliyatı olmuş,  ODTÜ'de yüksek lisans öğrenimine başlamış. Beni yeni çıkmakta olan Tezkire'ye yazmam için zorladığını biliyorum. İlk yazım 1994'te Prof. Dr. Ahmet Akbulut'un doktora tezi üzerine. Kelam profesörü Ahmet beyin ilk dönem İslam tarihindeki siyasi olayların kelam tartışmalarına etkilerini incelediği bir çalışmasındaki modernist yorumları muaheze etmişim. Ardından diğer yazılar... Her yazı öncesi Yasin beyle yaptığım uzun mütalaalar... Yazı yazmakta son derece zorlandığımı bilmesine karşın, ısrarla teşvik etmesi beni. Müslümanların inisiyatif sahibi olmaları gerektiğine dair yaptığı uzun konuşmalar...

Ahmet Çiğdem bile iyimser!
Tezkire yayın kurulu toplantılarındaki demokratik ve paylaşımcı ortamı, fikir jimnastiklerini, teorik tartışmalara İslamcı müdahalenin nasıl olması gerektiğine dair görüş teatilerini, Tezkire etrafında oluşan yeni genç entelektüel kuşağı düşünüyorum. Bu kuşağın oluşumundsa Yasin Aktay'ın rolü büyüktür. SETA Vakfı Washington Direktörü Nuh Yılmaz, ben, Cemalettin Haşimi, Hatem Ete, Özkan Gözel, Şevket Kotan, Tezkire'nin ikinci entelektüel kuşağı olarak bilinen diğer isimler hep bu katkıların bir ürünü.
İnisiyatif sahibi bir entelektüel. Düşünün ki hemen her konuda "kötümser" ve "küskün" olmayı başarabilen bir Ahmet Çiğdem, Yasin Aktay konusunda iyimser olmaya ikna olabilmiştir pekala. Kafasına yatmayan düşünceleri eleştirmekten çekinmeyen bir Erol Göka'nın kafasına birçok düşünceyi kabul ettirebilen bir kişidir Aktay. İkna edici yönleri bu açıdan en üst seviyededir, insani ilişkileri hakeza.

Akademik çetelerin gadrine rağmen
Selçuk Üniversitesinde Prof. Dr.
Bu üniversitede 28 Şubat sürecinde pıtırak gibi ortalığa saçılan bazı akademik çetelerin gadrine uğramasına, uzunca bir süre özlük haklarının gasbedilmesine karşın mücadele ve çalışma azminden zerrece kaybetmeden bileğinin ve zihninin hakkıyla bu unvanı edinmiş bir kişi.
Türkiye'de sosyla bilimler alanında önemli üç derginin editörü: Tezkire, Sivil Toplum ve Milel ve Nihal. Ira Lapidus'tan 2 ciltlik İslam Toplumları Tarihi'ni çevirdi (ilk cildi geçtiğimiz yıllarda İletişim yayınlarından çıkan bu kitabın ikinci cildi de merakla bekleniyor.)
Dilthey, Heidegger, Ricoeur ve Gadamer gibi 20. yüzyılın önemli mütefekkirlerinin felsefi görüşünü yansıtan felsefi hermenötik geleneği Türkçe'de en iyi şekilde özetleyen Önce Söz Vardı kitabının yazarlarından. Türk Dininin Sosyolojik İmkanı kitabıyla Cumhuriyet dönemi din politikaları, din ile devlet ilişkilerine resmi görüşlere ters bir açıyla bakan, Alevilik ve İslam Protestanlığı tartışmalarına özgün katkılar sunan bir sosyolog.
İletişim yayınlarının 'Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce' başlıklı 9 ciltlik devasa ansiklopedik çalışmasının 'İslamcılık' cildinin editörü. Yeni Şafak gazetesinde Pazartesi ve Cumartesi günleri yazıları yayınlanıyor.
Türkiye'de İslamcı düşünceye yaptığı katkıların ana mihveri siyaset düşüncesine getirdiği açılımlar. Bu açılımların neler olduğunu bu kısa portre yazısında ayrıntılı bir şekilde dile getirmek mümkün olmasa da şu söylenebilir: Müslümanlar, Müslümanlıklarını gizlemeden siyasal alanda aktif roller üstlenmeli ve bunu yaparken dini bakımdan da ofsayda düşmemeliler.
Udi. Sosyal bakımdan iletişim kurma kabiliyeti çok yüksek. Birçok sosyal organizasyonun oluşumunda zihni, fikri ve mali destek vermekten kaçınmayan, Müslümanlar'ın dertleriyle dertlenen, dünyada ve ahirette isminin salih kullarla birlikte anılması için bütün cehdini gösteren tam bir mü'min ve tam bir ilim sahibi.

DUNYABİZİM.COM, 12 TEMMUZ 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder