28 Ekim 2013 Pazartesi

AVRUPA BİRLİĞİNE HAYIR


Bir kadın sustum
Bir çocuk sustum
Bir erkek hiç konuşmadım
Ben size bir söz hiç olamadım

GERÇEĞİN BİR HALKI YOKTUR
GERÇEĞİN BİR HAYATI YOKTUR

Burada duralım
Bu durakta
Bu açıklık açlık kokan tayfa
Sararak etrafını kentli oğlanlar
Uhucular uhusuzlar uğursuzlar
Bakın kemerinden taşmış bir göbek
Sıradan bir günün ilk ışığına uyanan
Sıradan bir günün ilk aşığıyla
İlk kırışığıyla yeni yetme trafiğin oynak
Halbuki tırnak geçirmeliydi ihtilal sokaklara lal sokaklara
Matrak mataralarla gerileyen bir şey bir kımıltı bir gölge bir kasnak
Bir iz bir Ankara bir poğaça bir parıltı bir parola bir zaman
Tayfı zaman etli butlu yaygın müzik
Taşkın müzik taşnak müzik dans sokaklar trans-zaman
Bugün Atlantiğin hangi ucundayız?

KALKIN VE YÜRÜYÜN

YUPPİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ
EUROPAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA

Biz ne zaman sokağa çıksak
Bu aksak ritim bu felsefe metinleri
Şömizli ciltler şömineli şişko evler
Bu kabarık cüzdanlar bu banka dekontları bu şiir kitapları
Bu fiilin ağırlığı dizede nehir
Bu Filistin ağırlığı göğsümde Avrupa değil
Dizanteri sıtma veba Allah-u Ekber dağları
Doksan bin şehit vererek
Biz ne zaman bir çınara yaslansak
Şeyh Edebali
Moğol istilasında elli bin öldüğümüz Kırşehir
Yürüyüşü bir topal tezenenin tellerde
Bozulayışı yavrusunu kaybeden devenin
Dil bir topal şiir
Bir ismin göverdiği kızılcık kokan dudaklarda
Hep hep
Bir yüzün görünmediği bu karanlıkta
Hiç hiç
Marmara depremi
Kırık kollar bacaklar ezik başlar
Bak burada çünkü uzun bir adım
Kolumu uzatsam buna değerek
Bir cirit çünkü sana atılsam saplanıp
Kalsam gövdede iri bir soluk
Dingin
Ah ah dingin
İnanın herkes kendinin ehlidir

İnsanın eli insana yetmez
İnsanın eli akşam
İnsanın eki
O büyük gergedan karınca bile incitmez
Kadar kirli biri çünkü attila ilhan

NEREDE EY BU TARLADAN KALKAN ÜRÜN
NEREDE HALK NEREDE HAKİKAT NEREDE HAYAT
HANGİ GÖĞE YÜKSELİR BU FABRİKADAN
BU GÖĞÜSLERDEN ÇIKAN DUMAN
BU RİZE ÇAY BU KONYA BUĞDAY BU TOKAT TÜTÜN

Burada duralım bu isimde
Çünkü bizde her şey isimle başlar
Kurban kesilir isimle
Kan akar isimle mezar açılır kapanır isim
Sabah isim öğle isim sadece bir isimdir bu bir dizi
Vehim değil vahim sayılmaz vuku bulan bulanık akan
O’nun ismiyle başlarız çünkü O Rahman ve Rahim
Kız alınır verilir isim anılır anılmaz o Azam İsim
Kara düzen saz çaldığın karagöz kara ritim
İkindi dediğin sokaklar dolu
İkindi dediğin murat güzel
Büyük bir istim
Açık ve kapalı çarşılar dolu
Burada her şeyi sayıp dökelim
Gelerek ardından yağmur kar dolu
Birinci dediğin ikinci dediğin Anadolu
Bir kadın bir çocuk bir adam
Alınır
Verilmez bir zaman
Çünkü biz bir aileyiz

TÜRKİYE BUDUR
TÜRKİYE BUDUR
TÜRKİYE BODUR

Soluk
Tıkanır gövdede dağılırken gökte bir bulut
Soluk
Alıp vermek yaşamak bir gönyeyse boş vermişim
Soluk
İşte şimdi yürü parklar hamburgerciler
Soluk
Kokoreççiler kasetçiler korsan kitaplar kitapçılar
Soluk
Kravatlı kravatsız kadınlı kadınsız
Soluk
Balgam renginde bir hayat
Soluk
Dostoyevski kahramanı değilsin
Soluk
Beşir fuat geride bıraktığın senin

OH BU DERİN SOLUK
HIRILTISIZ VE SAKİN
EH BU DERİN SOLUK
KARA BIYIK VE ESMER

Bir çocuk
Niçin hiç ağlamadı
Emziği düşünce
Kaşınınca sırtı bir adam
Bir İngiliz muhakkak
Sicim
Boynumuzda
İdam cezası kalksın

Kalsın süpürge tohumu yediklerimiz yulaf ezmesi patates püresi
Kalsın yağlı saçlar kepekler omuzlarda bacaklar soğukta titresin
Kalsın önümüzde ve ardımızda yetimlerimiz yettiklerimiz yetmediklerimiz
Kalsın imge kalsın gözyaşı melankoli sarı safran kokusu ve lir
Kalsın kahır denen diken dizde kahir ekseriyetle bu küsur halkın
Ayyuka çıksın aramızdan ne cesur bir evet ne yarım ağız bir hayır

KALKIN VE YÜRÜYÜN!
KALKIN VE YÜRÜYÜN!

Bakın bu bir küre
Bu dünyanın tablolaştığı çağdır
Eğik bir miğfer her birimiz
Eğildiğimiz doğrulduğumuz kıble
Büküldüğümüz kırıldığımız kargıdığımız
Karıldığımız toprak karşıladığımız karşı çıktığımız
Karışıklık bulunca bol sahtiyan sarıp sarmalandığımız
Anamız avradımız akşamımız aksayanımız akça
Ça ça ça müzikhollerde ça ça ça
Çan çan çan apartmanlarda balkonlarda
Bir İtalyan
Mıydı bu sokakta en çok gördüğümüz araba
Arabı çan çan çan
Bakışı bir kedi kara
Ece Ayhan

“Sanat bir dekordan ibarettir”
İyi, bas akorlarına kaldırımların
Paçalarına sıçrayan çamur
Yüzünü kemiren üzünç damlaları ve kir
Ey gövdemi vakfettiğim
Ey bir ezan vakti
Ey varlığın kapısını açan çilingir
Kocatepede bir akşam namazı
Fark ettiğim
Kenti artık bir resitale çevir

İŞTE BU ATEŞİN VE HAVANIN HİCVİDİR
BU TEHZİL TOPRAKTAN BU SU SOĞUK SATİR

Yavaş yavaş yükselen bir ses:

KALKIN VE YÜRÜYÜN!
KALKIN VE YÜRÜYÜN!

Bir kadın işte şimdi dul böyle böyle Anadul
Soyduk onu acı da dul örümcek de
Bakın işte biz böyle sövdük size ey yoksullar ve zenginler
Ey modernistler ey gelenekçiler ey diyenler ve demeyenler
Ey Avrupa sesimizi duysan da duymasan da BİR
Büktük biz bu dizeyi tam belinden kırarak
Bu secili cümlelerle seçtik kalbi hedef
İmanı eksikler gülüşsün kefere kafalar
Bir kez döndü şimşek dil bir kez daha döndü
Bir daha dönebilseydi fücur bitecekti

KALKIN VE YÜRÜYÜN!
KALKIN VE YÜRÜYÜN!

Fokurdasın artık şu çayın suyu
Bu dağ yine yere kapansın
Kavrasın perçemimizden bir zebani
Sarışın başımızı ey iğrenç ey ilenç duvarlara çalsın

AÇILMIŞ BİR AVUÇ MU YOKSA KABİR
NEREDEN GELİYOR BU UHREVİ DİL BU KİP Kİ EMİR

Tuttuk tetik tutuk
Avcı bir atmacayı nasıl tutarsa gibi elinde
Olmadı bu benzetme ama zaten içimizde bir şeyler burkuk
Bir ukde gibi burulmuş bir hayvan gibi kızışma zamanlarında
Dünya zamanlarında geveze bir kadın gibi şiir

Yetmiş diliyle bir melek
Yetmiş ayrı lisanda
Yetmiş vakit bu yüzden
Bize lanet edecek

LANET BİZE!
                               LANET BİZE!
                                                               LANET DİZE!
YABANCI VE KAHHAR
                               YABANCI VE KORKAK GÖZE!

Çekip aldık oysa biz lanetten koca bir çentik çattık
Sanki, biz de bir vakit boynu vurulan bir Çandarlı’ydık
Bir soy tükenmez kalemle bir kadın yazdığı mektuptan
Yazdığı kitaplardan kağıtlardan kendine bir kağan seçti
Bir adam eve döndü elinde ekmek yok
Ve gazete
Bir soy kendine bunca yazık etti
Sokuldu ete
Korkak bir gürültü hançeri

DOSTLAR KARTACA YANSA DA ROMA YIKILDI
KARTACA YANSA DA KARTACA YANSA DA
YANSA KARTACA
R
  O
    M
      A
        Y
           I
            K
              I
               L
                 S
                    ASASASASASASASASASASASASASA

BEYAZ ELİN UZATTIĞI BU ÇÜĞNKÜ İRİ ÇEKİMLİ ASA
YUTACAK GÖVDENİZİ GÖRKEMİNİZİ YALANLARINIZI
KREDİ KARTLARINIZI REPO FAİZLERİNİZİ
OTURACAK GÖZ BEBEKLERİNİZE KAN BU KADAR İĞRİ
İŞTE İŞTE BU KADAR İŞTE BU KADAR İŞTE KEDER GİBİ

Döndüm işte böyle gördünüz uzun aksaçlarımı karmaşık alnımı
Bir şeyim yoktu iyiydim yerimdeydim Yeremya ile birlikte
Kralınız değildim zaten bir kralınız olmadı Davud’dan başka
Bir kadın dize kırılınca yaşlanır böyle böyle dedim
Sabah akşam anlattım size yalvaç değildim
Bana belli ki her şeyleri bol bu adamlar
Bu kadınlar geçmişten kadın olmayanlar
Bu çocuklar taş atan sapan sallayan ıslık çalan geceleri
Savaşkan kavimler belli ki halk aytsa peşten koşanlar
Bana bunca suç ben değil yaklaşık bir yüz bile sığmıyordu
Kral Davud’un naibine fütur öğrettim yalnızca
Evlileri ayırmak ne kolay bekarlara sağdıç gerekse
Yol öğretmek yordam göstermek ustalık önce
Zırh dövdüm sert madenler işledim
Saygı duydum elimin emeğine
Alnım terleyince alnımı sildim yenimle
Ölünce babam gömdüm onu dua ederek
Neyse bir oğula yakışan onu yaptım işte
Namaza durdum toprak attım ağlamadım ağlamadım
Yaklaşan önce toprak alında hissedilen serinlik
Ağlamak
Keder yok! Keder yok!
Kolumdaki citizen saati süzdüm
Süslü hanedan armalarımı özenle çıkardım
Kağıt paralardan tuğralarımı kazıdım
Kılıcımı ve dövdüğüm zırhı
Serkeş atımın boynunu okşayıp
Savaşın ortası neresidir diye bakıp
Keder yok! Keder yok!
Bütün cesaretimle kıskanç Yeremya –sevgili dostum-
Kadınlar ağıt mı yakardı çamaşır mı yıkardı
Erkek mi görürdü savaşta nasıl ok attım
Kırıldı üç dişim bir yay çarpınca
Bir kalkan vurunca beynim parçalandı
Keder yok! Keder yok!

KOLAYSA ARTIN BU TAŞIDIĞINIZ HAÇLA YÜKSELİN YÜKSELİN
DEĞİN GÖĞÜN YEĞNİ YANLARINA DEĞİN
DEĞİN DEĞİN DEVİRİN NAĞMESİZ
YALNIZ NEDAMET GETİRENLERE ÖÇ VERİN

Haydi
Halay çekin barak atın bozlak söyleyin koç katın kendinize
Güç bulun altın sayın Musa’yı dağdan çağırın
Ne Samiri ancak ne Harun
Ne hayır diliniz ne şer şiveniz
Bir kadın Alman deyin
Bir erkek Türk
Bir çocuk İngiliz

BAĞIRIN BAĞIRIN BAĞIRIN

PİÇİZ! PİÇİZ! PİÇİZ!

Huruç, 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder