21 Ekim 2013 Pazartesi

Flanör'ün çağcıl aylaklığı

Flanör, Charles Baudelaire’den hareketle geliştirdiği bir kavram Walter Benjamin’in. Şehirli gezgin olarak da düşünebiliriz onu, şehrin sokaklarında başıboş, amaçsızca dolanıp duran, aylaklık eden modern insanların bir prototipi olarak resmedebiliriz flanör’ü. Ya da daha eskilere, Aristo felsefesine yakıştırılan “peripatetik (meşşai)” sıfatını akla getirip düşünmenin yol ve gezinmeyle, yürümeyle alakasını modern zamanlara taşıyan bir imge olduğunu ileri sürebiliriz. Neticede flanör Türkçe’deki “aylak”ın tam bir karşılığıdır, modern aylaklıktır belki de.
Herkesin “görünmeyle” belirlendiği, “görünme arzusu”nun bir noktadan sonra modern insanın en asli tutkularından birine dönüştüğü modern şehir hayatlarının aynı zamanda insanları belirsizleştirdiği, kalabalıkların her insan tekini yuttuğu söylenebilir. İnsanın 24 saatinin her anının planlı, mekanik bir şekilde kurgulandığı, ne zaman, nerede, nasıl bulunacağının hemen her zaman önceden söylenebilir bir halde bulunduğu bir dünyadır bu. Bu nitelikleriyle bu dünyada “ansızın”a, “harikulade”ye, “olağanüstü”ye pek yer yoktur. Bütün bunlar handiyse metafizik duygu durumlarına dönüştürülmüştür. Bütün zamanlarını hesaplı bir kesinlik içinde değerlendiren modern insanların neredeyse antitezidir aylaklar. Boş zamanlarını bile hobi, spor vb. aktivitelerle hesaplayarak planlayan modern insana inat flanör, rastlantısallığı, zamansızlığı, apansız karşılaşma ve yüzleşmeleri, en kısa deyişle modern planlamaların berisinde gezinmeyi sever. Yersizyurtsuzdur aylak, yersizyurtsuzluğun bilincidir aylaklığın ilkesi. Asla kök salmaz, asla yerleşmez, asla kalıplaşmaz. Sadece aylaklık eder.
Flanör’ün yolu
Öznesi aşınmış bir tahayyül gücünün yeniden ve geri dönüşsüz biçimde peşine düşülmesine; dahası, böylesi bir aranışın hiç bitmeyecek öyküsüne odaklanıyor Flanör Düşünce’de bir araya getirilmiş yazılar. Bu nedenle de zamanla değişen, başkalaşan algılama ve görme biçimlerinin mahiyetini kavramaya çalışırken, yolu üzerinde karşılaştığı her çarpık imgeyi sürekli biçimde çağcıl bir içtihada tabi tutmayı alıyor gündemine. Yer değiştirme itkisinin yersizyurtsuzluğa yazgılı serüveninin felsefi/sosyolojik yörüngesi etrafında kümelenmiş bir dizi toparlayıcı, çerçeve kurucu metni bir araya getiriyor. Elinin altındaki dünyayı son derece çekilmez ve dayanılmaz bulan huzursuz bilinçler, bilgisizlikle ve büyük bir aymazlıkla sürdürülen bir hayata esaslı bir güzergâh arayanlar için son bir öneri: Çünkü yol, belki de esirgenmiş mutluluğun kol gezdiği bir dünyada ‘gitme’nin ayakucunadek inen bir kelimedir. Belki de dur durak bilmeden akıp giden bu tekinsiz gidişe en iyi onun içindeyken ve ‘yolda’yken katlanılabilir, tıpkı yalnızlıkla ancak bir başınayken baş edilebileceği gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder