7 Ekim 2013 Pazartesi

Fikri mirasımızın kilidini açarken...



Recep Alpyağıl Dekonstrüksiyon ve Din adlı kitabında Derrida’nın dekonstrüksiyon yönteminin genelde din felsefesine, özelde ise İslam düşüncesine ve içindeki negatif teolojiye yapacağı katkıları tartışıyor. Bu yöntemle fikri gelenekteki kendi üstüne kapanma halinin kilidini açmayı deniyor.

MODERN Batı düşüncesinin oluşumunda Batılı filozoflar, Greko-Latin köklerle birlikte Yahudi ve Hıristiyan düşüncesinin katkılarını da vurgularlar. Farklılıklara ve heterojenliklere önem veren birçok çağdaş düşünürün, bazen karşı olsalar da vurgulamaktan hoşlandıkları bu fikri köklere nazaran; İslam dininin ve İslam düşüncesinin modern Batı’nın oluşumunda tuttuğu yeri, bu oluşuma ilişkin olumlu ya da olumsuz etkileri görmezden gelmesine de sık sık şahit oluruz. Heidegger, Habermas, Lyotard, Foucault, Levinas gibi çalışmalarında farklı kültürlere ve kültürel farklılıklara önem veren birçok filozofun İslamiyet’in fikri mirasını görmezden gelen tutumlarının temelde savundukları düşüncelerin tutarlılığını da zaafa uğrattığı ileri sürülebilir. Fikri geleneklerin kendi üstüne kapanması sonucunu doğuran bu tür körlüklere karşı son derece duyarlı ve diğerlerine nazaran İslam düşüncesi ve geleneğine yaklaşımında daha dürüst sayılabilecek bir filozof Derrida. En azından geliştirdiği düşüncelerin İslam geleneğinde hangi bağlama oturacağını bilmediğini açıkça yazabiliyor.

Dekonstrüksiyon yöntemini İslami negatif teolojilere uyarlamak isteyen Recep Alpyağıl, Derrida’ya ve yorumcularına dayanarak, Batı metafiziğine hákim ikili karşıtlıkların kısmen çözülebileceği veya metinsel anlam sürecinde birbirini çözebileceği eleştirel bir işlem olarak tanımlıyor bu yöntemi.

Parçalar arasında yeni bağlam

Derrida’ya göre, Batılı metafizikteki varlık/yokluk, erkek/kadın, söz/yazı vb. ikili karşıtlıkları oluşturan kavramlar birbiriyle tabiyet ilişkisindedir. Kavramlardan birinin diğerine tabi ya da metbu olduğu bir karşıtlıklar silsilesi bu metafiziğin ayırıcı karakteristiğidir. Ancak dekonstrüksiyon, kavramlar arasındaki kutupsal gerilimi giderme, birbirine karşı yansızlaştırmayla sınırlı değildir. O bu kavramları yerinden oynatarak aralarındaki ilişkiyi ortaya çıkarma, bu yolla da ikici metafizik sistemler içinde kalınarak anlaşılamayacak yeni kavramlar icat etmenin peşindedir. Bu çifte işlem sayesinde kapalı fikri bütünlükleri açma, onlar içinde sessiz kalanın çığlıklarına kulak kesilmenin peşindedir Derrida. Alpyağıl, bu yönteminin genelde din felsefesine, özelde de İslam düşüncesine ve İslam düşüncesi içindeki negatif teolojiye yapacağı katkıları, sağlayacağı ek imkánları tartışıyor. Böylelikle, fikri devamlılıktan kısmen yoksunlaşmış, tekrara düşmüş, kendi üzerine kapanmış bir fikri gelenekteki kapanmanın kilidini açabilecek elverişli bir anahtar olarak düşünüyor dekonstrüksiyonu.

Derrida ve onun John D. Caputo, Don Cupitt gibi takipçilerinin düşüncelerini tartışarak Müslümanlar’ın geliştirdiği din felsefelerine dekonstrüksiyonun yapacağı katkıyı araştırıyor.

İbn Sina, İbn Arabi ve Mevlana gibi İslam sufi ve düşünürleri üzerinden İslami negatif teolojilerle Derrida’nın geliştirdiği dekonstrüksiyon yöntemi arasında yakınlıklar arayan Alpyağıl’ın girişimi, yakınlaştırma uğruna özgün bağlamlarından koparılan fikri parçalar arasında yeni bir bağlam icat edebilme yeteneği sayesinde amacına ulaşabilecek bir girişim. Şu aşamada bu girişimin değerli olmakla birlikte, kitap özelinde yarım kaldığı söylenebilir.
 Star Gazetesi, Açık Görüş eki, 19 Kasım 2007, Pazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder