Felsefenin, kendisine verilen dipnotlar bütünü olduğu savlanan
Platon’un en önemli tilmizi Aristoteles, Avrupa siyasi düşünce hayatına
en uzun süreli katkıyı sağlamış filozof olarak değerlendirilebilir.
Siyaseti insana ilişkin eylemlerin en kapsamlısı olarak değerlendiren
Aristo bu anlamda, insanı “zoon politikon-politik hayvan” olarak
tanımlar. Siyaseti pratik açıdan en üstün bilim olarak tarif eden
Aristocu anlayışın ortaçağlardan günümüze siyaset ve ahlak hakkında
yazdıkları hala kapsamlı tartışmalara konu olmakta, hatta çoğu kez,
Batı’da bahsedildiği şekliyle “karanlık Ortaçağ”dan sorumlu tutulan
filozofların başında gelmektedir.
“Kimin, hangi temelde iktidara
sahip olması gerektiği, ahlakla siyaset arasındaki ilişki, siyasi
kararlar nereye kadar ahlaka dayanmalı, geçerli yasalara başkaldırmak ne
zaman meşrudur” ve benzeri soruların ele alınıp tartışılmasına zemin
oluşturan düşünceler genelde Aristo ve Platon menşelidir.
Muğla
Üniversitesi Felsefe bölümünde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Hatice
Nur Erkızan Aristotelesçi anlayışı şöyle özetliyor: “Düşünme, seçme,
belirleme ve eyleme hakkı ve olanağı olmayan bir insan, insan olarak
görülemez; bunlardan yoksun bir yaşam da insani bir yaşam olamaz. Tüm
ilineksel özelliklerin tözsel kabul edildiği ve insanın ne olduğunun
yavaş yavaş unutulduğu, özellikle de adaletin, doğruluğun ve iyi olanın
post-modern söylemlerin rölativist baskısı altında yok sayıldığı
günümüzde adaletin ve mutluluğun ne kendisinin ve ne de gölgesinin
bizimle olamayacağı açıktır. Aristotelesçi anlayışta insan yaşamının
kurucu nitelikleri tarih-dışı bir kavrayıştan çıkarsanamaz; tam tersine,
insanın tarih içinde kendini ifade etmesinin tüm biçimlerinden
hareketle insan ve yaşamı tanımlanmaya çalışılır.
Aristo’nun ‘zoon politikon’u
Çünkü
insanın ne olduğu sorusu yanıtlanmadan insana uygun yaşamın ne olduğu
sorusu yanıtlanamaz. Gerek etik ve gerekse politik tartışmalar insanın
ve insansal yaşamın kurucu özelliklerinin neler olduğuna verilen
yanıtlar üzerinde yükselir. İnsanlar insan olma olanaklarını
gerçekleştirebiliyorlar mı gerçekleştiremiyorlar mı? Tüm sosyal-politik
uygulamaların ve teorilerin temelinde bu onto-antropolojik sorular açık
veya gizli bir biçimde yer alır. Aristoteles insanı tamamlanmış, olup
bitmiş bir varlık olarak görmez; çünkü insan olanaklar ve gereksinimler
tarafından karakterize olur. İnsansal etkinlik olanaklılığın
etkinleşmesini/etkinleştirilmesini kesin koşul olarak talep eder.”
Erkızan’ın,
insanı bir olanaklar varlığı olarak gören Aristoteles’ten hareketle
etik ve politik konuları ele aldığı kitabı, siyaset ve ahlak
felsefesinin en temel yaklaşımlarına Türkçe bir katkı.
Aristoteles Yazıları, Etik ve Politika Üstüne, Hatice Nur Erkızan, Sentez, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder