9 Ekim 2013 Çarşamba

JACQUES LACAN'IN "TELEVİZYON"U

Dolambaçlı ve çetrefilli söz oyunları, eğretilemeler, anlaşılması ve yorumlanması güç göndermeler Lacan’ın diline hakimdir. Televizyon da okur için benzeri zorluklar taşıyor.
Freud’un yorumcuları arasında Jacques Lacan’ın yeri farklıdır. Sigmund Freud’un yeniden yorumlanmasıyla yapısalcılıktan post-yapısalcılığa uzanan bir yol izler. Dolayısıyla Lacan, yalnızca önemli bir psikanaliz kuramcısı olarak değil, daha başlangıçta psikanaliz, dil bilim, antropoloji ve felsefe alanındaki geçirgenlikleri ve geçiş yollarını yeniden ören, bazen geliştirdiği, bazen yenilediği, bazen de sadece farklı bir açıdan yorumlamakla yetindiği argüman ve kavramlarla 20. yüzyıldaki felsefi tartışmalarda kendine özgü çok önemli bir bakış açısı oluşturmuştur. Bu açıdan 20. yüzyıl felsefesinin önemli isimleri arasında yerini alır. Bilinçaltının dil gibi yapılandığı şeklindeki sözü ile yapısalcı yaklaşımlarla psikanaliz arasındaki geçişkenliği kuran Lacan, aynı zamanda önemli bir Hegel yorumcusudur da. Dolambaçlı ve çetrefilli söz oyunları, eğretilemeler, anlaşılması ve yorumlanması güç göndermeler sürekli olarak bu dile hakimdir. Lacan güç bir yazardır bu bakımdan, ama Lacan’ın yazmaktan çok konuşmuş olduğunu da belirtmek gerekir. Onun yazıları daha çok öğrencileri ve izleyicilerinin tuttuğu notlar ve kayıtlardan oluşur. Konuşmaları, daha doğrusu seminerleriyle ünlüdür. Lacan’ın teorik psikanalizinin kültürel alanı yorumlayan ana kavramlarından en önde gelenleri elbette İmgesel, Simgesel ve Gerçeklik olarak belirtilebilir. Biyolojik bir varlık olan insan yavrusunun kültürel bir özne oluşunu açıklarken Lacan bu kavramları değerlendirir. Ego ve onun yaşam dünyası başlangıçta İmgesel alana aittir. Doğal olandan kopulmamış olunan bir evredir bu. Daha sonra Babanın Adı’nın devreye girmesiyle, yani Simgesel yapı ile imgesel olan bastırılır. 
Simgesel ve kültürel düzen
Simgesel burada, Kültürel Düzen’in simge sistemini ifade eder. Bilinç dışı bunun sonucu oluşur. Gerçeklik (“gerçek gerçeklik” bu anlamda, simgeselin kurduğu gerçeklikten ayrı olarak Simgeselin ötesinde kalır. Gerçeklik, Simgesel bastırmanın sonucunda Uçurum’un ötesinde kalmış olan eksiklik yeri/ya da noktası olarak ifade edilir. Bu bağlamda Simgesel’den Gerçeklik’e bir köprü ya da bağlantı noktası yoktur. Gerçeklik, Bilinç dışı Arzu’nun ötesinde kalmıştır. Gerceklik’e asla ulaşamayacak olunması nedeniyle Bilinç dışı Arzunun doyurulması olanaklı olamaz. Arzu, bu anlamda asla ulaşılamayacak ve tamamlanamayacak olan kökensel bastırmadan kaynaklanan eksiklik yeri’dir. “Televizyon” adıyla Türkçe’ye metinler de benzer zorluklar taşıyor. 
Televizyon, Jacques Lacan, Çev. Ahmet Soysal, Monokl, 2013


Kaynak: Jacques Lacan’ın Televizyon’u - Açık Görüş - Star Gazete http://haber.stargazete.com/acikgorus/jacques-lacanin-televizyonu/haber-760916#ixzz2hGrRD4VV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder