Selçuk Üniversitesi Tarih
Bölümü’nden geçtiğimiz yıllarda emekliye ayrılan Tarihçi-Şair Prof. Dr.
Mikail Bayram, Türkiye Selçukluları tarihinde eserleriyle önemli bir
dönüm noktasını ve paradigmatik bir değişimi işaret eder. Bayram, bir
yanıyla Fuat Köprülü, Osman Turan, Abdülbaki Gölpınarlı, Rami Ayas gibi
önemli isimlerle temsil edilen çalışma programlarını derinleştirerek
sürdürmüş: diğer yandan bütün bu isimlerin muallakta bıraktığı noktaları
açan, bu noktalardan hareketle yeni araştırma programları geliştirmiş;
Anadolu kütüphanelerindeki bütün bakir elyazmalarına ulaşabilmiş,
incelemiş; Ahi Evren, Sadreddin Konevi ve Evhadüddin Kirmani gibi zat-ı
muhteremleri tarihsel yönleriyle Türk kamuoyuna gerçek manada tanıtmış;
13. yüzyıl Anadolu’sundaki fikri ve bilimsel hayatı, özellikle I.
Alaaddin Keykubat dönemi Konya’sını, Tokat, Amasya, Malatya, Kayseri,
Sivas gibi Selçuklu şehirlerindeki fikri, dini, kültürel ve estetik
verimleri birinci elden yorumlayabilmiş bir mütefekkir ve alim.
Selçuklu
tarihi alanında uzman Mehmet Ali Köymen’e, 1991 yılında yayınladığı bir
makalede şu sözleri yazdırabilmiş bir tarihçi: Fuat Köprülü’yü uzunca
bir süre meşgul eden Anadolu’nun dini tarihinden söz ederken, Doç. Dr.
Mikail Bayram’ı da hatırlamak isterim. Sağlam bir alt yapıya sahip olan
bu genç bilim adamı, Anadolu’nun dini tarihinin aydınlatılması yolunda
parlak bir ilmi istikbal vaat etmekte, bu meziyetiyle Köprülü tarih
ekolüne en layık aday görünmektedir.
40 yıl önce yazılsaydı keşke!
Aynı Köymen, Bayram’ın
Selçuklular zamanı Tokat-Malatya rekabetini incelediği makalesini
okuduğunda şu sözleri sarf etmekten kendini alakoyamamıştır: Mikail Bey,
bizim Selçuklu tarihine bakışımızı değiştirdi. Keşke bu makale kırk yıl
önce yazılmış olsaydı!
Aynı zamanda Sarayî mahlasıyla yazdığı bir divana da sahip, aruzun bütün inceliklerine vakıf bir şair Mikail Bayram.
Doç. Dr. Mustafa Demirci’nin editörlüğünde hazırlanmış Selçuklu’dan Osmanlı’ya kitabı
Mikail Bayram’ın Türk tarihyazımına yaptığı muazzam katkıya yapılmış
mütevazı bir teşekkür. Kitapta Halil İnalcık başta olmak üzere, Tuncer
Baykara, Salim Koca, Osman Çetin, Haşim Karpuz, Osman Nuri Dülgerler,
Yasin Aktay, Muhittin Tuş, Bekir Biçer gibi bilim adamlarının makaleleri
yer alıyor. Bütün makaleler tarihimizin gizli kalmış bir noktasını
aydınlatmakta, öz tarihimizle ilgili önemli bilgiler sunmakta. Yeri
geldikçe bu makalelerden önemli bulduklarımı da dunyabizim.com
okurlarıyla ana hatlarıyla da olsa paylaşacağım inşallah yeni yazılar
yazarak.
100 binden fazla el yazması!
Ama benim kitapta ilgimi en çok
Bekir Şahin’in kaleme aldığı ‘Mikail Bayram’ın Defterleri’ başlıklı yazı
çekti. Bayram’ın çalışma metodolojisini ve meraklı olduğu konuları
belirlemekte son derece önemli yere sahip on defteri inceleyen Şahin,
‘Bu defterler elden geçirildiği zaman Mikail Bayram’ın ne kadar büyük
bir azimle Türkiye’mizde el yazması eser ihtiva eden kütüphaneleri
gezerek bu kütüphanelerde bulduğu orijinal el yazması eserleri
incelediği görülmektedir. Hatta İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan’daki
kütüphanelere dahi uğramış, bu kütüphanelerde de mesai harcamıştır…
Mikail Bayram’ın bütün bu çalışmaları sonucunda yazma eserlerle ilgili
geniş bir tecrübe birikimi edindiği görülmüştür. Tahmini olarak
100.000’den fazla el yazması eser elinden geçmiştir’ satırlarına yer
veriyor.
Dile
kolay: 100 binden fazla el yazması eseri okumak bir yana, incelemek;
zahriyelerine varana kadar bu elyazması eserlerin verdiği bilgileri
değerlendirmek…Mikail Hoca’nın çalışma aşkını açıklayabilmek bence
muhtemel değil.
Onun çalışmalarına
meslektaşlarının verdiği bu mütevazı armağan bana kalırsa Türk
kültürünün Hoca’ya gecikmiş şükran borcunun ödenmesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder