7 Ekim 2013 Pazartesi

Devleti önceleyen ceza hukuku

Miller, Tanzimat sonrasında gerçekleştirilen hukuk reformlarının ‘ceza’yı bireysel, toplumsal ve ahlaki boyutlarından arındırılarak ‘devlete’ ait bir kavrama dönüştürüldüğünü söylüyor.
Türk modernleşme tarihinin hemen bütün boyutlarının halen ortaya çıkarılmadığını gösteren bir kitap Ruth Miller’in Fıkıhtan Faşizme adlı kitabı. 19. yüzyılda Tanzimat sonrasında peşisıra gerçekleştirilen hukuk reformlarının ceza hukuku anlayışında nasıl bir dönüşümü başlattığını soruşturan Miller, “ceza”nın bireysel, toplumsal ve ahlaki boyutlarından arındırılarak “devlete” ait bir kavrama dönüştürüldüğünü ortaya çıkarıyor. Nihayetinde Mussolini İtalya’sının ceza kanununun kabulüyle sonuçlanan bürokratik otoriterleşmenin fikri arka planını ortaya çıkaran Miller, 19. yy. Osmanlı Devleti’ndeki hukuki reformların teknik bir değişim ve taklidin ötesinde bir gelişme ve dönüşümün ürünü olduğunu ortaya koyuyor. Ceza hukuku felsefesi alanında suçları genel olarak “mağdura karşı işlenen suçlar”, “mağdursuz suçlar” ve “diskursif suçlar” olmak üzere üç kısımda incelemenin mümkün olduğunu ifade eden Miller, mağdura karşı işlenen suçların bireyin hareket serbestisinin sınırlarını tanımaya yaradığını, mağdursuz suçların ise toplumsal ahlakın sınırlarını çizdiğini söylerken diskursif suçların ise bizatihi hukuk sistemine ve devlete karşı işlenen suçlar olarak nitelendiğine dikkat çeker. Miller’a göre Tanzimat dönemi ilerledikçe artık suç bireysel özgürlüğün sınırlarını veya ahlaki sınırları değil, fakat sadece hukuk sisteminin kendisini tarif etmeye başlamaktadır. Miller’a göre diskursif hukuk sisteminde bireyler artık açıkça hukuk tarafından korunan taraf olmaktan çıkmakla kalmaz, aynı zamanda hayali suçlar işlemekten dolayı da kovuşturulabilirler. Bu hukuk sisteminde hukukun odağı birey değildir. Çünkü artık devlet hukuk sisteminin dikkatini çekmeye muvaffak olabilecek yeterlilikte ve buna layık tek aktör ve tabii ki tek “mağdur”dur.
Hukukun otoriterleşmesi
Bir zamanlar 141, 142 ve 163. maddeleriyle, çok yakın bir zamana kadar da 312 ve 301. maddeleriyle ilgili olarak Türk toplumunda sürdürülen tartışmalara derinlikli bir tarihsel bağlam kazandırıyor Miller. Türk Ceza Hukuku Felsefesi’nin modernleşme döneminde yaslandığı temel düşünceleri ortaya çıkaran analizleri kısmen oryantalizme kayar gibi görünse de hukukun ve ahlakın toplumsal bağlamdan soyutlanarak tamamen soyut bir sistem haline dönüşüp devletin kavramsal muhafız alayının komutanı haline gelmesi sürecine dikkatlerimizi yeniden çekiyor. Türkiye’deki bürokratik otoriterleşmenin ve hukuk sistemindeki çağdaşlaşmanın ceza hukuku perspektifinden yapılan bu yorumu elbette Osmanlı-Türk modernleşmesinin daha halen araştırılmamış, fethedilmemiş alanlarının olduğunu da gösteriyor. 
Fıkıhtan Faşizme, Ruth A. Miller, Çev. Murteza Bedir, Ufuk, 2013


Kaynak: Devleti önceleyen ceza hukuku - Açık Görüş - Star Gazete http://haber.stargazete.com/acikgorus/devleti-onceleyen-ceza-hukuku/haber-757128#ixzz2h44n3FI0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder