26 Ekim 2013 Cumartesi

"Çok Üzgünüm"ün meselesi ne?

'Çok Üzgünüm'ün meselesi ne?

Hakan Arslanbenzer'le apansızın söyleştik.


Hakan Arslanbenzer’le sanırım ilk yüz yüze görüşmemiz 1998’dir. Bu görüşmenin esbabı ise elbette Murat Menteş’in TYB İstanbul Şubesi’nde o sıralar işlettiği Şiir Evi’dir. Hakan çünkü o sıralarda Ankara’dadır. Aylardan da yanlış hatırlamıyorsam Ramazan’dır. Çay içilen bölümde Lale Müldür ve Ömer Erdem vardır.
Hakan Arslanbenzer
(+)
“Murat Menteş’e selam vereyim” diyerek yanlarından ayrılmış ve Şiir Evi’ne girmiştim. Hakan ile yüz yüze tanıştık. Gerçi Hakan beni şiirlerimden değil, Tezkire’den dolayı tanıdı, ama olsun, tanışma tanışmadır!
Geçtiğimiz hafta Fayrap’ın yeni sayısıyla birlikte Hakan’ın Çok Üzgünüm adlı toplu şiirleri de kargodan gelince uzunca bir süredir niyetlendiğim bir çözümlemeyi yapmak üzere kitaba gömüldüm. Henüz çözümlemem bitmiş değil. Bu okumaları yaparken bir de ne göreyim: MSN’de Hakan Arslanbenzer! “Davran bre Murat Güzel!” deyu selamı verdim ve söyleşiyi patlattım. Buyurun efendim, birlikte okuyalım…
Hakan, selamün aleyküm.
Aleyküm selam.
Seninle Çok Üzgünüm üstüne bir söyleşi yapalım.
Olur, ne zaman yapacağız?
Şimdi ya da kendini hazır hissettiğin her an…
Tamam, ben hazırım.
Hakan ArslanbenzerÇok Üzgünüm
Ben de!
Önceki kitaplarını ve henüz kitaplaşmamış şiirlerini bir araya getiriyor.
Evet, hepsini değil ama "Vatan Somuttur", vs.; yeni şiirler var çünkü.
“Hah, oldu” dediğin an mıdır bu?
Mükemmel bir şey yok. Ben onu yıllar önce demiştim aslında. Oldu, budur. Şimdi daha sakin bir şey hissediyorum. Pılımı pırtımı toplamışım gibi. Hepsi bu kadar.
Rahatlamışsın gibi?
Tabii, geçmişimi temizlemek gibi.
Kitapta kaç şiir vardı, saydın mı?
50–60 kadar olması lazım
15 yıl…
Evet, yaşlanmışız…
Yazın şiir yazmamHakan Arslanbenzer
Kitaplaşmayan şiirler haricinde 50-60 şiir. Yıla 4 şiir düşüyor. Mevsimlik yazıyorsun bir anlamda.
Evet, nerdeyse.
Mevsimler yansıyor mu şiirine, onların halet-i ruhiyeleri?
Ben yazın yazmam, 3 mevsim yazabiliyorum.
En üzgün olduğun mevsim hangisidir?
Mevsimlerle ters orantılı bir ilişkisi var halet-i ruhiyemin. Bahar en üzgün olduğum, kış coşkun olduğum vakit. Manya ve depresyon gibi. Manik depresif hastalığı derler bir hastalık var biliyorsun, bence öyle bir hastalık yok. İnsan o, insan olmak…
Pound Hakan, Eliot Hakan!
Neo-epik hareketin Ezra Pound'u gibi görüyorum seni, Çok Üzgünüm de bu algımı pekiştiriyor.
Ne anlamda?
Hakan ArslanbenzerEzra Pound ve T. S. Eliot ikilisini düşünüyorum İngiliz şiirinden. Eliot daha muhafazakâr şiir anlayışı bakımından, Pound ise araştırıcı sürekli, yenilikçi her daim ve bir meselesi var. Şiirini kendi meselesinin ifadesi doğrultusunda yeni kılıklara sokmaktan çekinmiyor.
Evet, Pound'un bu özelliği dikkat çekici gelmiştir bana hep. İnsana yapabilecekleri konusunda cesaret veriyor. Ben 1995'te bir karar vermiştim, korkmayacağım girişim yapmaktan diye.
Eliot ise derinleştirme taraftarı, bu tutkusu onu çoğu kez yüzeyde bırakabiliyor ironik olarak.
Evet evet. Eliot-Pound diyalektiği gibi bir şey vardı kafamızda Hakan Şarkdemir'le. Ben onu hep Eliot'a benzetirdim. Şarkdemir, şiirlerimi mükemmelleştirmeden bıraktığım için beni eleştirirdi. Ben de, “Eliot kılı kırk yarar, sonunda ne zarar ne de kâr” diye espri yapardım. Pound konuşuyor, gidip geliyor, atıp tutuyor nerdeyse ama daha insanî… Bu yüzden de bana daha derinlikli gelir. Eliot'ın derinlik şeysi biraz kültüreldir. Ben kültürel şiiri yazamayacağımı düşünmüştüm. Buna kültürüm yetmezdi çünkü.
Çok Üzgünüm’ün meselesi
Çok Üzgünüm’de birçok farklı mesele iç içe geçmiş ama tek bir mesele hepsinin fevkinde: insan olmak diyebilir miyiz?
İnsan olmak evet; tabii burada, bu ülkede, bu insanlarla insan olmak. Bunu ifade etmek, göstermek, bunun karakterini sergilemek ne kadar mümkünse elimden geleni yaptım 15 yılın şiirlerinde. Şimdi bildiklerimi bilseydim… Ben şiire başlarken bir tek olma hissim vardı içimde. Teknik olarak bir tek olabilirsiniz. Çoğu şair üslupla kendini ayırt ettirmenin yolunu seçer. Ben üslubun kişisel olamayacağını görüyordum. İmgeler veya kelime oyunları sana ait olamaz. Verili gelen çok şey var içinde. Ustalık boş hayaldir, içimde bir tek olma hissi vardı. Bunu nasıl ortaya çıkaracağımı, çıkarmanın doğru olup olmadığını bilmiyordum. Yitip gideceğimi düşünüyordum. Ben şiire o bir olma hissini ifade edebilirim sanarak başlamıştım.
Uyar, çok önceden söylememiş miydi zaten bize bunu?
Uyar'ın ya da Akif'in yaklaşımı, hatta Pound'un. Pound, “kim yazarsa yazsın, iyi bir şeyler yazsın” diyor.
Kitabın hayırlı olsun…
Sağol.

Murat Güzel baskın söyleşileri sürdürse iyi olur...
Dunyabizim.com, 08 Temmuz 2010 Perşembe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder