Nilüfer Göle son otuz yıl zarfında meydana gelen değişimlerle sosyal
bilimcilerin sekülarizme yaklaşım tarzlarında vuku bulan değişimleri
analiz ederek seçici bir değerlendirmeye tabi tutuyor yeni kitabı
Seküler ve Dinsel’de. Göle, sekülarizm ile Batı deneyimini birbirinden
ayırmanın ve sekülarizmin çoğulluğunu teslim etmenin gerekli olduğu
varsayımından hareket ediyor. Seküler’in farklı soykütükleri, tarihsel
seyirleri, kültürel alışkanlıkları ve siyasal oluşumları arasında
karşılaştırmalı bir bakışın geliştirilmesini amaçlıyor. Bugünkü
dinsel-seküler oluşumların ve bu oluşumlar arasındaki çatışmaların
anlaşılması için, hem ulusal güzergâhların farklılığının kabullenilmesi
hem de sekülarizmin kültürel geçişlerinin ve birbiriyle bağlantılı
tarihlerinin vurgulanması gerekiyor. Göle’nin bu konuda yaptığı en
önemli tespit şu: “Seküler ile dinsel, hem ulusal oluşumlar içinde hem
de kültürler ve medeniyetler arasında yeni çatışmalara girmektedir.”
Türkiye-Fransa laikliği
Göle
seküler-dinsel ayrımı ve tartışmalarında Fransa ve Türkiye’yi
inceliyor: “İki farklı dinsel soykütüğü (Hıristiyan ve Müslüman) olan,
iki farklı ulus-devlet inşası seyrini izlemiş (demokratik ve otoriter),
iki farklı tarihsel deneyim (Avrupa ve Avrupa-dışı) laïcité ilkesiyle
tarihsel olarak birbirine bağlanmaktadır. İki ülke de Cumhuriyetçi
sekülarizm ilkesinin üzerine titremekte, dinsel göstergelerden azade bir
kamusal hayatı idealleştirmektedir; ama son otuz yıl zarfında iki ülke
de kamusal hayatta İslami görünürlüğün artışına, seküler ile dinsel
arasındaki yerleşik sınırların bozulmasına ve bunların sonucunda ikisi
arasında bir çarpışma, çekişme ve taklit sürecinin yaşanmasına tanıklık
etmiştir. Türk sekülarizmi anlamına gelen “laiklik”, Fransızcadaki
laïcité sözcüğünden ve Batı medeniyetiyle diyalojik bir karşılaşmadan
türüyorsa, bugün Fransa’da sekülarizm hakkında yapılan tartışmalar da
İslam’ın Avrupa’daki varlığından kaynaklanmaktadır. İslami başörtüsü
meselesi, gerek Fransa’da gerek Türkiye’de, kamusal hayattaki dinsel
görünürlük, çarpışmanın medeniyete dair veçheleri ve Cumhuriyetçi
sekülarizmin yasal kararlar ve ordunun desteğiyle dayatılması hakkındaki
tartışmaları billurlaştırmaktadır.”
Sekülarizmin çoğul
hallerinin, bir yandan ulusalın oluşumları, öte yandan dinsel ile
modernin diyalojik ilişkileri sonucunda şekillendiğini ileri süren Göle
Batı-dışı sekülarizm okumalarında, sekülerliğin Batılı bir yaşam tarzı
vektörü, bir benlik idaresi, kamu idaresi şekli olarak taşındığının göz
ardı edilemeyeceğini söylerken, diğer yandan, sömürgeciliğin ve
modernizmin sekülerin bu oluşumlardaki etkisini görmezden gelinemese
bile, bu oluşumları Batılı sekülarizmin kopyalarına indirgemenin mümkün
olmadığını söylüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder