21 Ekim 2013 Pazartesi

Sekülerizmin farklı soykütükleri

Nilüfer Göle son otuz yıl zarfında meydana gelen değişimlerle sosyal bilimcilerin sekülarizme yaklaşım tarzlarında vuku bulan değişimleri analiz ederek seçici bir değerlendirmeye tabi tutuyor yeni kitabı Seküler ve Dinsel’de. Göle, sekülarizm ile Batı deneyimini birbirinden ayırmanın ve sekülarizmin çoğulluğunu teslim etmenin gerekli olduğu varsayımından hareket ediyor. Seküler’in farklı soykütükleri, tarihsel seyirleri, kültürel alışkanlıkları ve siyasal oluşumları arasında karşılaştırmalı bir bakışın geliştirilmesini amaçlıyor. Bugünkü dinsel-seküler oluşumların ve bu oluşumlar arasındaki çatışmaların anlaşılması için, hem ulusal güzergâhların farklılığının kabullenilmesi hem de sekülarizmin kültürel geçişlerinin ve birbiriyle bağlantılı tarihlerinin vurgulanması gerekiyor. Göle’nin bu konuda yaptığı en önemli tespit şu: “Seküler ile dinsel, hem ulusal oluşumlar içinde hem de kültürler ve medeniyetler arasında yeni çatışmalara girmektedir.”
Türkiye-Fransa laikliği
Göle seküler-dinsel ayrımı ve tartışmalarında Fransa ve Türkiye’yi inceliyor: “İki farklı dinsel soykütüğü (Hıristiyan ve Müslüman) olan, iki farklı ulus-devlet inşası seyrini izlemiş (demokratik ve otoriter), iki farklı tarihsel deneyim (Avrupa ve Avrupa-dışı) laïcité ilkesiyle tarihsel olarak birbirine bağlanmaktadır. İki ülke de Cumhuriyetçi sekülarizm ilkesinin üzerine titremekte, dinsel göstergelerden azade bir kamusal hayatı idealleştirmektedir; ama son otuz yıl zarfında iki ülke de kamusal hayatta İslami görünürlüğün artışına, seküler ile dinsel arasındaki yerleşik sınırların bozulmasına ve bunların sonucunda ikisi arasında bir çarpışma, çekişme ve taklit sürecinin yaşanmasına tanıklık etmiştir. Türk sekülarizmi anlamına gelen “laiklik”, Fransızcadaki laïcité sözcüğünden ve Batı medeniyetiyle diyalojik bir karşılaşmadan türüyorsa, bugün Fransa’da sekülarizm hakkında yapılan tartışmalar da İslam’ın Avrupa’daki varlığından kaynaklanmaktadır. İslami başörtüsü meselesi, gerek Fransa’da gerek Türkiye’de, kamusal hayattaki dinsel görünürlük, çarpışmanın medeniyete dair veçheleri ve Cumhuriyetçi sekülarizmin yasal kararlar ve ordunun desteğiyle dayatılması hakkındaki tartışmaları billurlaştırmaktadır.”
Sekülarizmin çoğul hallerinin, bir yandan ulusalın oluşumları, öte yandan dinsel ile modernin diyalojik ilişkileri sonucunda şekillendiğini ileri süren Göle Batı-dışı sekülarizm okumalarında, sekülerliğin Batılı bir yaşam tarzı vektörü, bir benlik idaresi, kamu idaresi şekli olarak taşındığının göz ardı edilemeyeceğini söylerken, diğer yandan, sömürgeciliğin ve modernizmin sekülerin bu oluşumlardaki etkisini görmezden gelinemese bile, bu oluşumları Batılı sekülarizmin kopyalarına indirgemenin mümkün olmadığını söylüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder