11 Eylül 2013 Çarşamba

ELEŞTİRMEK ÖDEVİMİZ

Türk edebiyat ortamında, genellikle, eleştirinin eserden sonra geldiği düşünülür. Eserinizi verir ve eleştirilmeyi umut edersiniz. Belki de bu yüzden, kimileyin, birçok yazar ve şairimizin, eserlerinin eleştirmenler katında yeterli ilgiyi görmediğinden yakındıklarına şahit olursunuz. Hatta, çoğu kez, edebiyat dergilerinde rastladığımız tartışmalarda ya da gündelik sohbetlerimizde, Türk edebiyat gelene¤inde "eleştiri" türünün yeterince gelişmediği, "eleştirmen" figürüne pek rastlanmadığı da ileri sürülür. Edebiyat teorisyeni düzeyine erişmiş addettiğimiz eleştirmenlerimizin bile, yer yer, aynı kanaate vardıklarını görürüz. Böylelikle, edebi etkinliğe has döngünün kemale eremediği sık sık sözkonusu edilir. Eserler verilmiş, ama herhangi bir eleştiri gelmemiştir. Modern edebi döngü bir yanıyla, eleştirel değerlendirmelerin yokluğu aşamasıyla eksik kalmıştır.
Gerçekten haklı mıdır bu tarz iddialar? Eleştiri, hakikaten, esere mi ihtiyaç duyar; ya da her zaman eser sonrası bir etkinlik midir? Ne kadar haklıdır şair ve yazarlarımız şikayet ettikleri konuda? Eser ile eleştiri arasındaki ilişkinin türü nedir? Edebiyat eserinin oluşumunda eleştiri nerede yer alır?
Herşeyden önce, eleştiriyi eserden sonra sayan, eleştiriye eserin takipçisi payesini lütfeden anlayış doğru bir anlayış mıdır? Eleştiri hangi anlamda eserin takipçisidir? Eleştiri mi eseri izler, eser mi eleştiriyi? Eğer eleştiri, eserin peşindeyse, onun peşine nasıl ve niçin düşmüştür? Bu sorular cevaplanmadan, en azından onların bize ima ve ifade ettikleri hakkında sarih bir anlayışa erişmeden, eseri eleştiriye öncelikli kılan harc-ı alem anlayışa bel bağlamak yanlış olmayacak mıdır?(*)
Eserin varlığına karşın eleştirinin yokluğu ya da eksikliği iddiasını yerli yerinde kabul etsek bile, meseleye ilişkin doğru bir bakış açısı geliştirmiş sayılır mıyız? Diğer yandan, esere nazaran eleştiriye ikincil bir konum veren bu tür bir anlayış, iddia ettiği durumun, yani modern Türk edebiyatında eleştiri kurumunun eksikliği ya da yokluğu durumunun, ilk ve en önemli müsebbibi olarak düşünülemez mi? Eser ile eleştiri arasındaki ilişkiyi/meseleyi; eleştirinin aleyhine, eserin lehine çözümlemekle hataya düşülmemekte midir?
Bize kalırsa, eleştiriyi eserin takipçisi kılan anlayış pek eksik, pek yavan, pek acelecidir. Bu anlayış, en azından, şair ve yazarlarımızın, üstlerine düşen sorumluluğun bir bölümünden kendilerini azade saydıklarını göstermesi bakımından eleştirilebilir bir muhtevadadır. Zira, modern Türk edebiyatında eleştiri kurumunun yeterince gelişmediğinden yakınanlar, aslında şecaat arz ederken sirkatlerini dile getirmektedirler. Onlar eleştiriyi ikincil kılarak, modern edebiyatın en önemli farizasını küçümsediklerini ifşa etmiş olmaktadırlar. Modern edebiyat için bağımsız bir eleştiri kurumu, elbette, farz-ı kifayedir; ama, biliyoruz ki, bir farz-ı kifaye yerine gelmediğinde, farz-ı ayna dönüşür; bağımsız eleştirmen figürünün ve bağımsız bir eleştiri kurumunun yokluğunda bütün edebiyatçılar, eleştiri sorumluluğunu üstlenmek, eleştirmen olmak zorundadırlar. Çünkü, İngiliz edip T. S. Eliot'a kulak verecek olursak, "eleştirmek nefes almak gibi kaçınılmaz" bir uğraştır. Diğer yandan, ismi modern şiir ve edebiyatın ortaya çıkışıyla birlikte anılan C. Baudelaire, P. Verlaine'e yazdığı bir mektupta modern şairi bir eleştirmen, kendi eserinin en iyi eleştirmeni sayar.
Modernliği "kendine karşı gelenek" sayan Meksikalı şair Octavio Paz da başka bir açıdan hemfikirdir onlarla: şiirde modernizm, eleştirelliğini öyle abartmıştır ki, nihayetinde kendi sonuna tanık olmak zorunda kalmıştır.
Eleştiri, modern edebi döngüyü sadece son aşamada ikmal eden bir uğrak değildir; aksine, bu döngünün her aşamasında etkindir o, modern edebi eserin ortaya çıkmasını teşvik eden bir faaliyettir handiyse. Eleştiri, modern edebi eserin hem önünde hem içinde hem de sonundadır. Eser ile eleştiri, modern edebiyatta neredeyse özdeştir. Eleştiri sayesinde varolmayan, eleştiri potansiyeli taşımayan modern bir edebiyat eseri düşünmek; ya da, varsa böyle bir eser, onu "modern" saymak imkansızdır.
Bir an için, şair ve yazarlarımızın yakınmalarına hak verecek olursak; yani onların, hali hazırda modern bir edebi eserin taşıması gerekli bütün unsurlara eserlerinde yer vermelerine karşın, çaba ve gayretlerinin meşru edebi karşılığına edebiyatımızın güncel örgütlenişi ve işbölümü içinde ulaşamadıklarını düşünürsek, durumun epey vahim olduğu görülecektir. Ya okur ve eleştirmenler, ediplerimizin iddia ettiği gibidirler ya da ediplerimiz, bir biçimde, "eleştirmen yokluğunu" kendi eserleriyle ikame etmek zorundadırlar. Eğer bu ödevden kaçınıyorlarsa, bu durumun sonuçlarına da şekvacı olmaksızın katlanmalıdırlar. Günümüzde yaşadığımız durum, edebiyatçılarımızdaki kolaycılığı açığa çıkarır. Onların esere/eserlerine tanıdıkları öncelik ve eleştiriye verdikleri ikincil rol, edebiyatımızın piyasanın güdümüne girmesine yol açmaktadır. İktisadi saikler ve reklam olgusu, eserin de eleştirinin de önünü kesmiştir artık. Modern edebiyatta önemli bir yer tutan eleştiri kurumu ve faaliyetine ilişkin kuşku, kıskançlık ve kuruntulara böylelikle yeni kapılar, yeni ifade imkanları açılmış olur. Bu kuşku, kıskançlık ve kuruntuların giderek eserin, sahici eserlerin varlığını tehdit ettiği de, bu arada, gözden kaçırılır.
Bundan dolayı, eleştirinin modern Türk edebiyatında kurumlaşmadığını ileri sürmek, bir bakıma "modern Türk edebiyatı" diye adlandırılabilecek bir şeyin hiç vuku bulmadığını söylemekle eşdeğer olacaktır. Eleştirinin yokluğundan yakınanlara düşen, öyleyse, eserlerinin varlığını ve sahiciliğini kanıtlama zorunluluğudur. Belki de bu zorunluluk bize eleştirmenin bir ödev olduğunu yeniden hatırlatacaktır.
________________
(*) Fransız filozof, Jacques Derrida, "en talepkar ve sahici bir biçimde izlemek, 'izlememe'yi, izleme ya da eşlik etmede süreksizliği ya da kesintiyi ima eder... tutarlı bir biçimde izlemek, izlediğinize sadık kalmak için izlemeyi kesmeniz gerekir", der (bkn. Teoriden Sonra Hayat, der. M. Payne-J. Schad, çev. E. Kılıç, ıstanbul: 2004, s. 8). Derrida'ya sadık kalarak, bu düşüncelerin açılımlarını takip etmeyi başka bir yazıya devrederek, bu dipnotu burada kesiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder