28 Eylül 2013 Cumartesi

Kabe’nin böğründeki mızrak

İnsan ile mekan arasındaki girift ilişkilerin niteliği, toplumlar halinde yaşamak zorunda olan insanları barındıran mekanların organizasyonel boyutları, kültürel değerlerin belki de en temel maddi görünümlerinden birini oluşturur. Kültürler ve medeniyetler arasındaki nitel farklılaşmaların ortaya çıktığı bağlamların başında şehirler ve bu şehirlere ilişkin mimari düzenlemelerin geldiği kuşkusuzdur. Mekansal düzenlemelerin beşeri ihtiyaçlara uygun bir şekilde yapıldığı ne kadar doğruysa, bir süre sonra o beşeri ihtiyaçları da karşılıklı etkileşim içerisinde dönüştüren en önemli süreçlerin mekanın tarihsel ve kültürel organizasyonuyla iç içe geliştiği ileri sürülebilir.
Prof. Dr. Mehmet Mahfuz Söylemez, Hz. Peygamber döneminden başlayarak Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar geçen uzunca bir süreç içerisinden seçip detaylı bir şekilde incelediği şehirler üzerinden İslam medeniyetinin görülen yüzünü gösteriyor “İslam Şehirleri” adlı eserinde...
Mekan ile onu şekillendiren insan arasında karşılıklı özne-nesne ilişkisi bulunmakta olup medeniyetin buradan doğduğunu belirtiyor Prof. Dr. Mehmet Mahfuz Söylemez. Medeniyet öznesi insan ile medeniyet kurarken nesne konumundaki mekan arasında inkar edilemez bağların bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Söylemez, medeniyetin görünen yüzünü temsil eden mekanın, tamamen pasif bir nesne olmadığını, çünkü onun da öznesi olan insanın kendini oluşturmasına katkı sağlayarak bizzat kendisi özneye dönüştüğünü vurguluyor. Söylemez’e göre “Özne konumundaki Müslüman, nesne konumundaki mekanı dizayn ederken kendisini var kılan düşünsel arka plandan hareket eder.”
Medine Medine olurken...
Müslümanlar tarafından inşa edilen veya fethedilip zaman içerisinde yeniden tüm şehirler ilk Müslüman şehri olarak kabul edilen Medine’yi bir şekilde örnek alırlar. Hz. Peygamber’in Yesrib’e gelip ilk olarak mescit ve ikamet edeceği evi inşa etmesi ile birlikte Medine bir şehir olma yolunda ilk adımı atmış olur.
Din, medeniyet ve şehir arasındaki kavramsal, toplumsal ve tarihsel ilişkiler üzerine yaptığı çözümlemelerle birlikte Söylemez eserde Vâsıt, Merv ve Meyyâfârikîn gibi Müslümanların fethederek yerleştiği eski kentlerle ilgili yazdığı makalelerin yanı sıra bunlara nispetle daha yeni sayılabilecek özellikle salnamelerden yararlanarak Çorum, Ginç ve Kiğı kazalarının incelediği makalelerine de yer veriliyor.
Mehmet Mahfuz Söylemez, bu noktada günümüzde Mekke’de inşa edilmiş olan Zemzem Tower’la ilgili görüşlerine de yer veriyor ve bu yapıyı Kâbe’nin böğrüne saplanan bir mızrak olarak niteliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder