İnsan ile mekan arasındaki girift ilişkilerin niteliği, toplumlar
halinde yaşamak zorunda olan insanları barındıran mekanların
organizasyonel boyutları, kültürel değerlerin belki de en temel maddi
görünümlerinden birini oluşturur. Kültürler ve medeniyetler arasındaki
nitel farklılaşmaların ortaya çıktığı bağlamların başında şehirler ve bu
şehirlere ilişkin mimari düzenlemelerin geldiği kuşkusuzdur. Mekansal
düzenlemelerin beşeri ihtiyaçlara uygun bir şekilde yapıldığı ne kadar
doğruysa, bir süre sonra o beşeri ihtiyaçları da karşılıklı etkileşim
içerisinde dönüştüren en önemli süreçlerin mekanın tarihsel ve kültürel
organizasyonuyla iç içe geliştiği ileri sürülebilir.
Prof. Dr.
Mehmet Mahfuz Söylemez, Hz. Peygamber döneminden başlayarak Osmanlı
Devleti’nin son dönemlerine kadar geçen uzunca bir süreç içerisinden
seçip detaylı bir şekilde incelediği şehirler üzerinden İslam
medeniyetinin görülen yüzünü gösteriyor “İslam Şehirleri” adlı
eserinde...
Mekan ile onu şekillendiren insan arasında karşılıklı
özne-nesne ilişkisi bulunmakta olup medeniyetin buradan doğduğunu
belirtiyor Prof. Dr. Mehmet Mahfuz Söylemez. Medeniyet öznesi insan ile
medeniyet kurarken nesne konumundaki mekan arasında inkar edilemez
bağların bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Söylemez, medeniyetin görünen
yüzünü temsil eden mekanın, tamamen pasif bir nesne olmadığını, çünkü
onun da öznesi olan insanın kendini oluşturmasına katkı sağlayarak
bizzat kendisi özneye dönüştüğünü vurguluyor. Söylemez’e göre “Özne
konumundaki Müslüman, nesne konumundaki mekanı dizayn ederken kendisini
var kılan düşünsel arka plandan hareket eder.”
Medine Medine olurken...
Müslümanlar tarafından inşa edilen veya fethedilip zaman içerisinde
yeniden tüm şehirler ilk Müslüman şehri olarak kabul edilen Medine’yi
bir şekilde örnek alırlar. Hz. Peygamber’in Yesrib’e gelip ilk olarak
mescit ve ikamet edeceği evi inşa etmesi ile birlikte Medine bir şehir
olma yolunda ilk adımı atmış olur.
Din, medeniyet ve şehir
arasındaki kavramsal, toplumsal ve tarihsel ilişkiler üzerine yaptığı
çözümlemelerle birlikte Söylemez eserde Vâsıt, Merv ve Meyyâfârikîn gibi
Müslümanların fethederek yerleştiği eski kentlerle ilgili yazdığı
makalelerin yanı sıra bunlara nispetle daha yeni sayılabilecek özellikle
salnamelerden yararlanarak Çorum, Ginç ve Kiğı kazalarının incelediği
makalelerine de yer veriliyor.
Mehmet Mahfuz Söylemez, bu noktada
günümüzde Mekke’de inşa edilmiş olan Zemzem Tower’la ilgili görüşlerine
de yer veriyor ve bu yapıyı Kâbe’nin böğrüne saplanan bir mızrak olarak
niteliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder