27 Eylül 2013 Cuma

‘Üç tarz-ı İslamcılık’ ve ciddi bir özeleştiri

Hamza Türkmen kitabında 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’de etkili olmuş belli başlı İslamcı faaliyetleri, çıkarılan dergileri ve cemaatleri değerlendirerek yaptığı ayrımın belirleyiciliğinde ciddi eleştiriler yöneltiyor.
Siyasi ve entelektüel bakımlardan Batılılaşma dönemi Türk düşüncesinin en önemli figürlerinden biridir İslamcılık.
Geç dönem Osmanlı siyasi düşüncesi içinde Batıcılık ve milliyetçilikle girdiği polemikler, ayrıca İttihad-ı İslam, Panislamizm gibi siyasi tavırlarla ilişkisi bakımından önemli kamusal tartışmalarda aktif rollerde görülen İslamcılık, tek parti döneminde sadece entelektüel alanda hayatiyetini sürdürmek, siyasi alandan tard edilmekle yüzleşmişti.
Neoliberal yönlendirme
İslamcılığın modern Türk siyaseti ve düşüncesinin gelişimine çok önemli katkıları olduğuna şüphe yok.
Siyasal alanın sınırlarının belirlenmesinde oynadığı kritik rol, dünyevileşme, laiklik, din ve siyaset ilişkisi, İslam ve İslamcılık ilişkisi, modernizm-gelenekselcilik üzerinden uzun zamandır yürütülen tartışmalar ve en başta demokrasi üzerine düşünceler gibi birçok temanın içinde tartışıldığı geniş bir fikir zemini teşkil etmiştir İslamcılık düşüncesi. Bu entelektüel tartışmalar 28 Şubat’la beraber kesintiye uğramış gibi gözükse de olan kesinti değil değişimdir. İslamcılık çerçevesinde yapılan tartışmalar farklılık arzederek devam etmektedir.
Dinin güçlenmesi
Özellikle 20. yüzyılın sonlarından itibaren dünyada dile getirilen ideolojilerin bittiği tezi, neo-liberalizmin yükselişi ve dini hareketlerde görülen canlanma Türkiye’nin son iki yüz yıllık fikri ve siyasi macerasında önemli bir yer tutan İslamcılık akımının süregelen tartışmaların hem nesnesi hem de öznesi konumunu korumasını getirdi. Neoliberal bir kültürel dönemde sürdürülen İslamcılık tartışmalarının genellikle İslam’ı ve Müslümanları anlamaktan çok, onları kendi anlam eğrisinde konumlandırmayı ve yeniden biçimlendirmeyi amaçladığını savunan Hamza Türkmen, bu tür neoliberal yorumların olgunun anlaşılmasına değil, yönlendirilmesine hizmet ettiğini düşünüyor.
Emperyalizme karşı mı?
Bu tür neoliberal İslamcılık tartışmaları ve eleştirilerine karşı İslamcıların özeleştiri yapma gereklerine değinen Türkmen, bu özeleştiri yolunu Türkiye’de etkili olmuş üç tür İslamcılığı birbirinden ayırt ederek açmaya çalışıyor: Gelenekçi çizgi, Modernist çizgi, Islahatçı çizgi. Kur’an-ı Kerim ve vahye atfettikleri öneme binaen yapılan bu ayrımda Türkmen’e göre, gelenekçi çizgi iletilmiş vahyin belirleyiciliği ve hakemliğinden çok büyük ölçüde üretilmiş İslami kültürün ölçülerini önemsemektedir. Taklitçidir. Emperyalizme karşıdır ve ümmetçidir.
Islahatçı yaklaşım
Modernist çizgideki İslamcılar ise vahyi hükümleri çağın gereklerine uydurmaya çalışırlar. Akılcı ya da tarihselcidirler. Çoğu kez emperyalizmle uzlaşım içindedirler. Yine büyük oranda ulusçudurlar. Islahatçı çizgide ise (ki Türkmen’in anlatımından çıkarılabildiği kadarıyla kendisi de bu çizgiyi benimsemektedir) nas temelinde açımlanan ıslah, ihya ve içtihad çabaları önemlidir. Bu çizgi de antiemperyalist ve ümmetçidir.
Türkmen kitabında 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’de etkili olmuş belli başlı İslamcı faaliyetleri, çıkarılan dergileri ve cemaatleri değerlendirerek yaptığı ayrımın belirleyiciliğinde bütün bu faaliyetlere, dergi ve cemaatlere içeriden eleştiriler yöneltiyor.
Kitap İslamcılığın Türkiye’nin son 50 yılındaki serüvenini merak edenlerin okuması gerekli bilgi ve çıkarımlar içeriyor.
Türkiye’de İslamcılık ve Özeleştiri, Hamza Türkmen, Ekin, 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder