9 Eylül 2013 Pazartesi

“Şiirimin ufku Anadolu’dur”

Söyleşi: Suavi Kemal, Gerçek Hayat, Sayı: 410, 29 Ağustos 2008, s. 18.

1971’li bir şair Murat Güzel. Gelgelelim ilk kitabının yayımlanması bugünü buldu. Hem teorik yazılarıyla hem de şiirleriyle her zaman yeni ufuklar açan Murat Güzel ile şiiri ve ilk kitabı hakkında söyleşi yaptık.

İlk kitap için “rötar yaptı” mı diyelim yoksa “vaktini bekledi” mi?


İlk kitap, gerçekten ‘rötar’ mı yaptı, yoksa ‘vaktini mi bekledi’, bunu ben de merak ediyorum. Bu soruya tek başına bir cevap bulabilmem güç. Bu konuda sadece tahminlerimi söyleyebilirim ancak. 1991’de ilk şiirim yayımlandı, 1997’de ilk kitap çıkabilirdi. Fakat o döneme kadar yazdığım şiirlerle 1996’da şiirimin içine girdiği temel bir kriz arasında bocaladım ve o ilk kitabı yayımlamaktan vazgeçtim. 2002’de ise ilk kitabı oluşturmasını umut ettiğim şiirlerin birçoğu yazılmamıştı daha. Çoğu nüve halinde benliğimde saklıydı. O dönemde beni arayan bir şair büyüğümüze (Enis Batur’a) “Yayımlanabilecek bir kitabın kendi ‘geometrik iç bütünlüğü’ne sahip olması gerekir” demiş ve bu düşünceyle hareket etmiştim. 2007’de ise bu kez dost kazıklarına maruz kaldım. Demek ki böyleymiş bu işler. Öğrendim. Her daim öğrenmenin gerekli olduğunu düşünürüm. Güllerin açılma vaktinin gelmesi gerekir. “Geldi mi vakti güllerin” o güllerin açılmasını da kimse engelleyemez. Elbette dış baskılar da söz konusuydu. Bu yüzden ne ‘rötarlı’ yayımlandı diye kendi kendime dövünmem yakışık alır, ne de ‘vaktini bekledi’ böbürlenmesiyle avunmam. ‘Her şey bir ölçüyledir’ der Kitab-ı Kerim. Yazgı beşerin zatı için olduğu kadar beşeri faaliyetler için de işler.

Günümüz şiirinin kök fikrinden yoksun olduğunu söylüyorsun. Bu köksüzlük neden kaynaklanıyor?

‘Kök’ bir fikirdir, tasavvuru aşmış bir fikir. Bu topraklarda şiirin kökü, fikri, kök fikri Yunus’lara, Karacaoğlan’lara, Fuzuli’lere, Şeyh Galip’lere, Nef’ilere, Nedim’lere kadar uzanır elbette. Bu topraklarda varoluşumuzun özüdür şiir. ‘Köksüzlük’ duygusunun kökeninin ‘yabancılaşma’ olduğunu söyleyenler vardır, modernliğin insanlara yaşattığı o acı sürgünlük duyguları vb. deneyimler bu tür tasavvurlara sebebiyet verebilir. Benim köksüzlükle irtibatlı görmediğim deneyimlerdir bunlar. Benim ‘köksüzlük’ten kasdım, bir yön, bir istikamet sahibi olmamaktan mütevellittir. Yönsüzlük, istikametsizlik köksüzlüğün olduğu yerde hemen oluşur. Açıp okuyun Namık Kemal’i, Mehmed Akif’i, Necip Fazıl’ı, Turgut Uyar’ı, Sezai Karakoç’u, Cahit Zarifoğlu’nu; bir de günümüz şairlerini okuyun. Aradaki fark katidir. Günümüz şairlerinden kendimi ayrı tutmam garipsenebilir elbette. Niye ayrı tutayım ki? Ben de zamanımın çocuğuyum, lakin bunu kabullenmek bana göre değil. Şiirimin ufku, Anadolu’dur; bu topraklardır, ‘taş ile toprağ’ arasındaki varoluşumuzdur. Elbette ben de en az diğer modern insanlar kadar modernim. Tutup taş ile toprak romantizmiyle kendimi çürütecek değilim. Fakat insanın hamurunun toprak olduğunu inkar etmesine belki bütün kızgınlığım. Konya’yı, Ankara’yı, İstanbul’u bulursunuz leit-motif olarak bu kitaptaki şiirlerde. Tozun toprağın kendisiyim:

“Toz cihad-ı ekber, toz selaten tüncina, 
bendire vuruldukça düşen ıskat, dönen devir
Toz parasız yatılıdır, toz Kuyubaşı’nda bir Fen Lisesi”

Kısaca “ironik realizm”den bahseder misin? Nasıl bir “açılım” öngörüyor?

İronik realizm, açık olalım, modern epik arayışlarla ilgili bir tavırdır. Her şeyden önce, İsmet Özel’in vurguladığı ve benim de modern Türk şiirinin en temel karakteristikleri arasında saydığım ethos-pathos geriliminde verili gerçekliğe duyarlı, ancak onunla uzlaşmaya yanaşmayan ve ona sürekli mesafeli bir tavır. Bireysel ve toplumsal benliğimizi atomize edici, yaşantıların körlüğüne kapılmış, sahihliği ‘saf’dillilikle karıştıran bir imgecilik anlayışına karşı önerilmiştir. Gerçeklik duygumuzu giderek yitirdiğimiz bir dünyada bu gerçeklik duygusunun yitimine bir ağıtçı olmaktan ziyade, müdahil, aktif, eleştirel bir şiir tavrı. Bir “açılım” öngörülüyor elbette, bu açılım her şeyden önce edilgenliğe karşı bir duruştur. Şiiri ve şiirsel ifadeyi, hayatın berisine çeken, onu seyircileştiren ‘gerçekçilik’ tasavvurlarıyla, ‘oyun’u ve ‘simge’yi kutsayan imgecilikler arasındaki çekişmede modern bireyin kahramanlaşma istemini ona tekrar hatırlatmayı öngörüyor ironik realizm. Modernlerin kendi gülünçlüğünün farkına varması için gülünç olmak gerekiyor belki de. Kahramanlar çağı değil yaşadığımız çağ, hepimiz dev yataklarına uzanmış, orada uyuyakalmış birer cüceyiz belki de. Bari bunu hatırlasak diyorum!

Bu kitap esasen yayımlanmış şiirlerinin bir bölümü. Sonraki kitaplar için çok bekleyecek miyiz? Sırada ne var?

Maalesef sırada şiir yok, ama teori var. İki kitap. İlki, modern Türkiye’de İslamcılığın siyasal ontolojisine ilişkin. İkincisi ise Tezkire’de yayımlanmış “Türk düşüncesinde Europe Fetişizmi” makalesini temel olarak seçen bir kitap olacak. Bu kitapların ardından belki tekrar şiir kitabı olabilir. Bu konuda elbette İz Yayıncılık’ın kararı önemli.

Okur şiirin gerisinde

“Şiir okurunun, şaire ve şiir anlayışlarına nazaran fersah fersah geri kaldığı”nı söylüyorsun biraz açar mısın?

Garip şiirinde takılıp kalmışların çoğunluğu teşkil ettiği bir okur kitlesinden bahsediyoruz. Bunların biraz daha iyiceleri, İkinci Yeni’den haberdar. ‘Okur’ olmanın ‘aydın’ sayılmaya yettiği bir kültürel vasatta yaşıyoruz. Oysa ki Ahmet Hamdi Tanpınar’ın buna benzer bir vasatı eleştirdiğini de hatırlayabiliyoruz pekâlâ. Tanpınar’dan günümüze bu konvansiyonun Türk toplumunda değiştiğini, yerini başka bir anlayışa terk ettiğini söylemek çok zor. Hâlâ aynı anlayışlar geçerli. İkinci Yeni’yi, onun ne yapmak istediğini anlayabilen bir Hüseyin Cöntürk olmuştur. Muzaffer Erdost, Asım Bezirci vb. eleştirmenlerin düşüncelerine katılalım katılmayalım, şiirin, şiir okurunun gelişimine katkıları inkâr edilemez. Peki, günümüz şiirindeki gelişmelere duyarlı benzeri bir eleştirmen gösterebilir misiniz? Şair-eleştirmenler haricinde günümüz şiirinin ne olduğunu, nereye gittiğini, yazılan şiirin iyi ya da kötü yönlerini bize gösterecek, bu şiire aşinalığımızı artıracak bir eleştirmen?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder